TMK'nın 676. maddesi uyarınca mirasçılar arasında yapılan miras taksiminin yazılı olması zorunlu olduğu, somut olayda, yazılı bir miras taksim sözleşmesi yapılmış olmadığı, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, vekâlet görevinin kötüye kullanılmak suretiyle temliklerin yapıldığı da açık olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davası-
Davacı avukatların, gerek “müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi” gerektiğine ilişkin Avukatlık Kanununun 166. maddesine ve gerekse “müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” şeklindeki Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesine aykırı hareket ederek, müvekkilleri davalı adına yapmış oldukları bir kısım tahsilatları haksız olarak yedlerinde tuttukları, bu husustan müvekkillerini haberdar etmedikleri anlaşıldığından, davalı tarafından haklı olarak azledildiklerinin kabulü gerekeceği; mahkemece “haklı azlin” gerektirdiği sonuçlara göre bir inceleme ve değerlendirme yapılarak, azilden önce kesinleşen işler bakımından hesaplama yapılması için ek rapor alınması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, davacıların sarfettiği emekleri, mesaisi ve üstlendikleri işleri getirdikleri durum nazara alınarak tüm dosyalar yönünden vekalet ücretine karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olacağı-
Mahallinde keşif yapılarak çekişme konusu taşınmazlarda davacıya ait payların temlik tarihi itibariyle değerinin saptanması, tarafların tüm delillerinin eksiksiz toplanması ve değerlendirme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-
324 ada 1,2 ve 3, 332 ada 7,8 ve 13, 333 ada 23 ve 4 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/40 payının vekalet görevini kötüye kullanılarak vekil davalı Şükri tarafından diğer davalılar O. ve N.’ye devredildiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının payı oranında iptali ile adına tescil, olmazsa tazminata-
Uyuşmazlık; iflâs yolu ile takipte itirazın kaldırılması ve iflâs davasında İİK’nın 164 üncü maddesi uyarınca istinaf süresi kararın tebliğinden itibaren on gün olduğu hâlde, İlk Derece mahkemesince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde istinaf yoluna başvurulabileceğinin belirtilmesi karşısında, davacı vekili tarafından kanunda öngörülen on günlük istinaf süresinden sonra ancak İlk Derece Mahkemesince gösterilen kanun yolu süresi içerisinde verilen istinaf dilekçesinin süresinde kabul edilmesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf dilekçesinin süresinden sonra verildiği gerekçesiyle reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
Mahsubun dayanağını teşkil eden kredi sözleşmesi temlikten önceki bir tarihi taşımakta ve bankaca yapılan bu mahsup işlemi de anılan bu sözleşmeye uygun bulunduğundan, bankaca yapılan mahsup işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat istekleri-
Taşınmazın temlikinde kullanılan vekaletnamenin geçerliyse de, temlikin doğru ve sağlıklı olduğu ve vekil edeni bağlayacağının kabul edilebilmesi için vekaletnamenin geçerli olması yanında, taşınmazın gerçek ya da gerçeğe yakın bir bedelle temlik edilmesi ve vekil edenin zararlandırılmamasının arandığı, çok düşük, sembolik bedelle yapılan temliklerde malikin zararlandırıldığının kabul edilmesi gerektiği-
Davalının vekalet görevini yanında çalışan avukatlarla birlikte yerine getirdiği, bu durumun davalı tarafından da bilindiği, nitekim sözleşmede de, rutin dava veya tarafların mutabık olduğu davalarla ilgili duruşmalara, avukatın tevkil edeceği avukatların girebileceğinin belirtildiği, davacının ileri sürdüğü gibi, tevkil edilen avukatlarla birlikte davalı asilin de bizzat duruşmalara girip girmediği ise araştırılmadığı gibi, uzun bir süre, hatta vekaletin başından beri, davalı asilin duruşmalara tevkil edilen avukatlarla birlikte girmiş olması halinde, bu duruma icazet vermiş sayılıp sayılmayacağı, yine uzun bir süre bu duruma sessiz kalınıp, davacının ileri sürdüğü gibi davaların sonlandırılma aşamasına gelindiğinde ve karşı tarafla sulh görüşmelerinin başladığı bir dönemde bu hususun azil nedeni olarak ileri sürülmesinin, hakkın kötüye kullanılması ve objektif dürüstlük kurallarına aykırılık sayılıp sayılmayacağı da tartışılmamış olup; her hakkın kullanılmasında olduğu gibi, sözleşmede tanınan fesih ve azil hakkının da iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanılmasının, TMK'nun 2. maddesi hükmü gereği olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.