Çek yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasında; davanın davalı banka yönünden kabulüne, ... TL bedelli çekten ötürü davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Kural olarak mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davaların TMK'nun 598 maddesi hükmüne göre miras bırakanın mirasçıları tarafından açılması gerekeceği; ancak kendisine mahkemece dava açma hususunda yetki verilen mirasçı olmayan kişilerin de dava açma haklarının bulunduğu-
İpotek bedelinin uyarlanması istemli eldeki davada, ipoteğin kaldırılması talebi bulunmamasına rağmen verilen kararla birlikte ipoteğin kaldırılmasına hükmedilmesinin talep aşımı niteliğinde olup olmadığı noktasında toplananan uyuşmazlıkta; taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu (müddeabihi) davacının belirleyeceği, mahkemenin ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebileceği- Mahkemece talepten daha azına karar verilebilir ise de, dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucunun belirlediğinden, talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerektiği- Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, davacı taraf dava dilekçesinde 129.160,000 ETL (129,16 TL) ipotek bedelinin 19.525,00 TL olarak uyarlanmasını istediğinden, HMK'nun 26. maddesi gözetilerek eldeki talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken depo kararı verilmesiyle birlikte depo edilen miktarın karar kesinleştiğinde davacı tarafa ödenmesine, bu şekilde taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tenkis istemi ile bağlantılı bulunan faiz isteminin de, asıl istem gibi bir yıllık süreye bağlı olduğu-
1086 sayılı HUMK zamanında açılan bir davada iddianın yazılı delil ya da yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile ispat edilememesi halinde delil listesindeki açıklamaya bakılması gerekeceği, buna göre delillerinde "her türlü yasal delil" şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise ilgilinin yemin deliline dayandığının kabul edileceği ve yemin teklif etme hakkının hatırlatılacağı-
HMK mad. 211/b uyarınca; imza incelemesinin yöntemi 'önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilerek, bilirkişinin, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapması' şeklinde olup, mahkemece gerekli yerlerden imzalar toplandığı halde inceleme yapılmadığı-
Davacı her ne kadar dava dilekçesinin sonuç kısmında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu bildirmiş ise de, dava dilekçesindeki sınırlayıcı sözlerin, o dava ile hakkın tamamının hedef tutulduğunu ve davanın kısmi dava olmayıp tam dava olduğunu gösterdiği, bu durumda HUMK.nun 74. maddesi uyarınca mahkemenin davacının talebi ile bağlı olup talepten fazlaya hükmedemeyeceği, bu nedenle mahkemenin birleştirilen davayı reddetmiş olmasının usul ve yasaya uygun olacağı- Davacı, alacağa 2.5.2000 başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesini talep ettiği halde, dilekçede talep edilen miktar, ödeme için tanınan süre gibi unsurlar bulunmadığından işvereni temerrüde düşürecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-
Uyuşmazlık; davalı elektrik dağıtım şirketinin talebi ile aynı bölgedeki pek çok taşınmaz üzerinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 31/b maddesi çerçevesinde şerh oluşturulduğu anlaşılan olayda her bir malikin taşınmazları üzerindeki şerhin kaldırılmasını ayrı ayrı açılan davalar ile talep etmesinin AAÜT’nin 22 nci maddesi anlamında seri dava olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır..

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.