Bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı- İmar ihyasının tamamlanıp tarım arazisi haline getirilmiş olduğu-
Temyiz incelemesine konu olan ve İİK 99. maddesi uyarınca alacaklı tarafından açılan istihkak davalarında davanın, istihkak iddiasında bulunan 3. kişi ile dosyanın durumu dikkate alınarak borçluya karşı açılacağı, haciz tutanağı içeriğinden ve dava dilekçesi içeriğinden, davalı 3. kişi H.Ç. tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, buna rağmen alacaklı tarafça mahcuzun davalı tarafından muvaazalı şekilde 3. kişiye satıldığı iddia edilerek bu kişinin de dava dilekçesinde davalı olarak gösterildiği anlaşıldığından, mahkemece, dava dilekçesinde, davalı olarak gösterilen kişi hakkında taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Hazine tarafından, hazineye ait çaplı taşınmaza üçüncü şahıslarca bina yapılmış olduğu için açılan el atmanın önlenmesi ve binaların yıkılması davasında, taşınmaz, belediye sınırları içinde kalıyorsa, 775 sayılı yasa hükümleri dikkate alınarak hazinenin aktif husumet ehliyetinin kalıp kalmadığının saptanması gerektiği–
Uyuşmazlık, davacının davalılardan sözleşme kapsamında alacak talebi ile davacının davalılara makbuz karşılığı ödendiği bedellerin iadesi istemine ilişkindir...
Araç kira sözleşmesi ve kesinleşmiş mahkeme kararı uyarınca davacı kiracı tarafından, sigortalı olan dava dışı şirkete ödenen hasar bedelinin aracın kasko sigorta şirketinden tahsili istemi ile açılan eldeki dava dosyasında, davacı kiracının taraf sıfatının bulunup bulunmadığı- Sigortalı dava dışı şirketin uğradığı zararın, davacı şirket tarafından aralarındaki araç kira sözleşmesi hükümlerine istinaden mahkeme kararı sonucu tazmin edildiği, davacının kira sözleşmesi ve kesinleşmiş mahkeme kararına istinaden davalı kasko şirketinden tazminat talebinde bulunduğu uyuşmazlıkta, alacağın davacıya temliki veya devrine dair dosyada herhangi bir belge-bilgi bulunmadığı, bu durumda nispilik ilkesi ve ilgili mevzuat uyarınca davalı sigorta şirketine karşı ancak kendi akidi tarafından dava açılabileceği, davacı kiracının taraf sıfatı bulunmadığı- Taraf sıfatının yokluğunun yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden nazara alınması gerektiği-
Kat malikleri kurulu tarafından bono (çek) düzenlenmesi konusunda yöneticiye yetki verilmiş olması halinde, senet bedelinden kat maliklerinin, aksi halde yöneticinin kişisel olarak sorumlu olacağı—
Kullanım kadastrosu sırasında beyanlar hanesinde 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan ve davacının fiili kullanımında bulunduğu şerh edilerek, Hazine adına tescil edilen taşınmazı öncelikli satın alma hakkı bulunan zilyet davacının kimlik bilgilerinin gerçeğe uygun hale getirilmesi istemi ile açtığı davada hukuki menfaati ve aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Bedensel zararlardan kaynaklanan tazminat davalarında zamanaşımı süresinin hangi tarihte işlemeye başlayacağı konusunda içtihatların birleştirilmesine gidilmiş ancak Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 18.12.2023 tarihli ve 343 sayılı kararı ile her somut olayın niteliği ve olaya konu kazaya/zarara ilişkin düzenlenen tıbbi belgelerin özelliklerinin dikkate alınarak zamanaşımı başlangıç süresinin belirlendiği, bu belirlemeler yapılırken de bedensel zararın niteliği, illiyet bağı bulunmak koşuluyla değişim ve gelişim gösterip göstermediği, maluliyetin kesinleşip kesinleşmediği gibi hususların sonuca ulaşmada etkili olduğu, bedensel zararlarda zamanaşımı süresinin başlangıcı noktasında somut olayın niteliği ve zararın özelliğine göre değil de kişinin mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak ve her bir olay için aynı yönde geçerli olacak şekilde soyut ve genel bir kural içeren bir karar alınamayacağı, esasen bu tür uyuşmazlıklarda uyuşmazlığın niteliğine göre zararın baştan belirlenemediği ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde etkin hukuki korunmanın sağlaması amacıyla belirsiz alacak davasına konu edildiği ve bu düzenlemenin doğru, etkin ve yerinde uygulanılması durumunda ayrı bir düzenlemeye de gerek duyulmayacağı- Davacının 12.08.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle maluliyet oranı ilk kez Kurum tarafından 12.06.2011 tarihinde iş göremezlik derecesinin %38,2 olarak tespit edildiği, öte yandan davacı tarafından 14.06.2011 tarihinde iş kazasının ve iş göremezlik geliri bağlanması gerektiğinin tespiti istemiyle açılan davada Mahkemece davalı Kurum yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan, davalı şirket yönünden husumet yokluğundan reddine dair verilen kararın taraflarca temyiz edilmeksizin 14.08.2014 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde zararın kapsamı yani zararlandırıcı olayın değil bedensel zararın niteliği ve unsurlarının öğrenildiği tarih dikkate alındığında ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz etmenin mümkün olmadığı-Zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamında olduğu, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği, 29.05.2019 tarihli ve 2017/8 Esas, 2019/3 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında kısmi davada ıslah ile arttırılan miktarlar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceğinin belirtildiği, bu içtihadı birleştirme kararının gerekçesinin yol gösterici olduğu, bu karara göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğu, bu nedenle zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği, direnme kararının bu farklı değişik gerekçe ile doğru olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüşlerin Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İstemin, İİK.nun 134/2. maddesi uyarınca şikayetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddi halinde işin esasına girilmemiş olacağından, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinden mahkemece şikayetçinin para cezasına mahkum edilmesi isabetsiz ise de; anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
11. HD. 31.05.2016 T. E: 2015/12273, K: 5993-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.