Davaya konu edilen kira sözleşmesi incelendiğinde, kiracı olarak, sözleşmenin ön yüzüne adı geçen şirketin adının yazıldığının, ikinci sayfadaki imza kısmının ise anılan şirketin kaşesi üzerine tek imza atılmak suretiyle imzalandığının anlaşıldığı, bu durumda kiracının şirket olduğunun kabulü gerekeceği, dava ise başka bir kişi tarafından kendi nam ve hesabına açılmış olup, kiracı olmadığı anlaşılan davacının kendi adına kira sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsilini istemesinde aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı-
Kat malikleri kurulu kararı ile yetki verilmiş ise, yöneticinin sadece 634 Sayılı Yasa hükmünden kaynaklanan davaları açabileceği, yüklenicinin yapımını yüklendiği inşaattaki ayıplı ve eksik işlerin giderilmesi için yüklenici hakkında dava açılmasını sağlamak amacıyla görevlendirilen yönetici ya da yönetim kuruluna kat maliklerinin temsil yetkisi vermiş sayılacaklarının kabulüne hukuksal olanak olmadığı, site yönetiminin veya yönetim adına dava açan yöneticinin bu davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, bu şekilde açılan bir davada, yöneticinin aynı apartmanda kat maliki bulunması halinde, çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesinden hareketle, eksik ve ayıplı işlerden doğan zarardan yöneticinin apartmandaki payı oranında dava hakkının bulunduğunun kabulü gerektiğinden dava açan sitesi yöneticisi Z. B.’in, kat maliklerinden olup olmadığı, kat maliklerinden ise, bağımsız bölümü arsa sahibinden mi satın aldığı, arsa sahibinden kaynaklı edinmiş ise yükleniciye karşı talebi yönünden arsa sahibinden arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı hakları ayrıca temlik alıp almadığı üzerinde durularak, oluşacak sonuca göre talep hakkının bulunup bulunmadığı ve varsa miktarı da tespit edilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Çek arkasında çekin tahsil için verildiğine dair herhangi bir ibare bulunmadığından, cironun temlik cirosu olduğunun kabul edileceği, mahkemece dava konusu çek bedelinin hangi davalıya ödendiği hususu araştırılarak, asıl davadaki davalı konumunda bulunan bankaya çek bedelinin ödendiğinin tespit edilmesi halinde, davalının çek bedelini geri ödeme borcu bulunduğu hususu gözetilmeden eksik inceleme sonucu davalı banka hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine-
Dosya içerisindeki nüfus kayıt tablosu içeriğinden adının düzeltilmesi istenilenin 22.07.1990 doğumlu, davanın açıldığı 04.12.2008 günü itibariyle ergin ve medeni hakları kullanmaya ehil bulunduğu anlaşılmakla, adının düzeltilmesi davasını doğrudan kendisinin açması gerekirken, babasının böyle bir davayı açmakta aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gözetilmeden davaya bakılıp işin esası hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Verasetin iptali davası herhangi bir zaman aşımı ve hak düşürücü süreye tabi olmadığından her zaman açılması da mümkün olduğundan, somut olayda asıl olan kamulaştırmasız el koyma bedelinin gerçek hak sahip ya da sahiplerine verilmesi gerekeceği-
Yükün iyi bir halde muhafazası ve gideceği yere salimen varabilmesi için, gerekli bütün tedbirlerin taşıyan tarafından alınması gerektiği- 6762 s.TTK’nun 1061. maddesinde sayılan faaliyetlerin ve yükümlülüklerin bir kısmı ve netice olarak bunların kötü yapılmasından doğan sorumluluk, yükle ilgililere aktarılabilirse de, böyle bir şartın, kaptanın nezaret görevinin, yükleme ve boşaltma işçilerini gözetmek yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı- Yükleme, boşaltma ve istif işlerinin yük ilgililerine bırakıldığı durumlarda bile 6762 s. TTK. mad. 975 uyarınca kaptanın yükleme ve istifin denizcilik örf ve usullerine uygun tarzda yapılmasına nezaret etmek görev ve sorumluluğu bulunduğundan, yük hasarına münhasır olmak üzere yapılan hatalı istif ve boşaltmadan dolayı taşıyanın sorumluluğunun devam ettiği ve donatanın taşıyan gibi sorumlu olduğu nazara alınarak, yapılacak değerlendirme sonucunda kusur oranına göre bir karar verilmesi gerekirken, donatan aleyhine açılan davanın husumetten reddinin isabetsiz olduğu-
Başlatılan ilamlı takipte borçlu olarak gösterilen "Bartın Gökkuşağı Anaokulu" Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir birim olup ayrı bir tüzel kişiliği bulunmadığından pasif husumet ehliyetine sahip olmadığı, bu hususun kamu düzeniyle ilgili olup süresiz şikayete tabi olduğu; tüzel kişiliği olmayan Anaokulunun bağlı olduğu Milli Eğitim Bakanlığı yerine anaokulu hakkında takip yapılması maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK.'nun 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanılgının düzeltilebileceği; bunun için alacaklıya takibi Milli Eğitim Bakanlığına yöneltmesi için kesin süre verilmesi bu sürede taraf değişikiliği yapılması halinde ödeme emrinin iptaline aksi halde taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Kısmi davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun kısmi dava tutarını aşan bölümünün açılan ek davada mahkemeyi bağlayacak nitelikte bir kesin delil mahiyetinde olduğu-
 Davalı Okul Aile Birliğinin tüzel kişiliği bulunmadığından pasif husumet ehliyeti de bulunmadığı ancak Okul Aile Birliğine karşı açılan davanın Milli Eğitim Bakanlığı'na karşı açıldığının kabul edilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.