Davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak kurumu gözönünde bulundurulmaksızın, bozma sonrası ilk karardakinden daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu gibi, usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumun da bulunmadığı- Davacının ilk bozma kararından önce hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranı %19,2 olmasına karşın, davalı vekilinin temyizi üzerine, bozma kararından sonra hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranının %16,2 olduğu hususu gözönüne alındığında, davacı açısından değerlendirilmesi gereken değişen-gelişen durumun da olmadığı- Bozma kararından sonra maluliyet oranı değiştiği gibi karar tarihine yakın tazminata esas ücretin asgari ücrete oranının da değiştiği, ek dava olduğu için usuli kazanılmış hakkın bulunmadığı, zararın öğrenilmesine esas kusur ve maluliyet oranının 2008 yılı ve bozma sonrası belirlendiğine ve bu tarihlere göre on yıllık zamanaşımı dolmadığından direnme kararının uygun olduğu-
Haksız şikayetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, karşı dava ise; kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Kıdem tazminatı,yıllık ücretli izin alacağı, asgari geçim indirimi yönünden yapılan değerlendirmede; davacının, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu kıdem tazminatı farkı ,yıllık ücretli izin alacağı ve asgari geçim indirimi gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerekeceği-0 Dosya kapsamında dinlenilen tüm tanık beyanları bir arada değerlendirildiğinde, davacının fazla mesai yaptığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı hususunda net ve ispata yönelik beyanlarının bulunmadığının, beyanların iddiaların ispatı bakımından kanaat edindirici mahiyette olmadığının anlaşıldığı, dosya kapsamında da davacının fazla mesai yaptığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını kanıtlar başkaca bir delil de bulunmadığından, davacının fazla mesai ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin reddi gerekeceği-
Haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat-
Reşit olmayan çocukların babalarının değiştirdiği soyadını reşit olana kadar kullanmaları zorunlu ve reşit olmadan açılan dava, ancak reşit olana kadar onları bağlayacağına göre, reşit olduktan sonra şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanabilecekleri ve soyadının değiştirilmesini isteyebileceklerinin, kabulünün gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle, destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Tek bir işlemle tesis edilen birden fazla disiplin cezası için ayrı ayrı dava açmak zorunda bırakılmanın katlanılmak zorunda olunan bir külfet olup hedeflenen meşru amaçlarla orantısız ve ölçülü olmadığından adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği-
Dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacakları bakımından davacının; çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alındığında, bu alacaklar bakımından hukuki yararın bulunmadığının anlaşıldığı-
Dava dilekçesinde, davanın açıkça, belirsiz alacak davası türünde açıldığı belirtilmediğinden eldeki davanın, belirsiz alacak davası değil kısmi dava olduğunun kabulü gerekeceği, buna göre mahkemece, davanın kısmi dava türünde olduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi gerekirken, ıslaha ilişkin sunulan ........... tarihli ve .............. tarihli dilekçelerinden birinin talep artırım birinin ıslah dilekçesi olarak kabulünün doğru olmadığı-
Talep, 281/2. maddesi uyarınca açılması muhtemel tasarrufun iptali davasından önce bu davaya esas olmak üzere istenilen ihtiyati haciz istemine ilişkin olup yerel mahkemece ihtiyati haciz ve tedbir istemi reddedilmiş, redde yönelik olarak ise talep eden vekili tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuş olduğu- Somut olayda davacının ihtiyati haciz istemi İİK'nun 281/2 maddesine dayalı olup, davacının ihtiyati haciz konulması istemi yerel mahkemece "...İİK'nin 281/1 maddesi uyarınca ihtiyati haciz açılmış ve devam eden bir dava sırasında talep edilebilecek geçici hukuki koruma tedbiri olup dava açılmadan bu madde uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün bulunmamaktadır. " gerekçesi ile reddedilmiş ise de; tasarrufun iptali davası öncesinde ihtiyati haciz istemini yasaklayan bir hüküm bulunmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.