Rekabet sözleşmesine aykırılık sebebiyle cezai şart talepli davada, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK.’nin 420/1 maddesi hükmünün, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanma imkânının bulunmadığı- "Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi, bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet/iş sözleşmesinin eki/devamı niteliğinde olduğundan, sözleşme metninin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olmasının, anılan rekabet yasağı sözleşmesini hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme niteliğinde olduğunu kabul için yeterli olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Takibe dayanak ilama konu davada, davacı "davalı şirketin yazılımını yıllardır kullandıklarını, ancak artık ihtiyaçlarını karşılamadığı için yeniden sözleşme yapmadıklarını, davalının geçmiş verileri kullanmaya izin vermediğini belirterek müdahalenin önlenmesini," talep etmiş olup, "olumsuz müdahalenin önlenmesine" karar veren ilamın şahsın hukukuyla ilgili olduğu ve tarafların hukuki durumlarında, kayıt ve sicillerde değişiklik yaratacak nitelikte olmadığı anlaşıldığından icrası için kesinleşmesi şartı bulunmadığı-
Alacağın tahsili amacıyla borçlu aleyhine başlatılan icra takibi sırasında borçluya ait taşınmazların satışından elde edilen bedelin, yaklaşık dokuz yıl süren sıra cetvelinin kesinleşmesi sürecinde nemalandırılmamış olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği-
Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılmasında davacının bankadan emekli olduğunun, aylık 1400 TL. emekli maaşının olduğunun, ailesi ile birlikte oturup kira ödemediğinin, davalının ise ev hanımı olup 300 TL. kira ödediğinin anlaşıldığı, kaldı ki, anlaşmalı boşanma davasının üzerinden de bir yıllık bir sürenin geçtiği, günümüz ekonomik koşullarına göre davalının aldığı nafaka ile geçinmesinin ancak mümkün olabileceği, hatta ödediği kira da düşünüldüğünde çalışmasının da zorunluluk arz edeceği-
Hacredilerek annesinin velayeti altına konulan çocuğun (MK. 419) mallarını idarede annenin veli olarak hareket edeceği (vasi gibi, sulh hukuk mahkemesinin iznine, asliye hukuk mahkemesinin tasvibine ihtiyaç hissetmeyeceği)–
Ecrimisilin ancak elatmanın önlenmesi davası ile birlikte istenebileceği ve daha önce -elatmanın önlenmesi davası açılmadan- istenme-sinin «dürüstlük kuralı»na aykırı düşeceği durum-
Babasından çocuğa miras kalan taşınmazdaki bağımsız bölüm satılmış olduğuna göre bu taşınmazın satışının gerekli olup olmadığının, satış bedelinin velayet hakkını kullanan anne tarafından nasıl değerlendirildiği, çocuk yararına kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp, satış bedelinin mevcut olması lahinde güvence altına alınması, aksi halde, velayet hakkını kullanan annenin Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerininin uygulanmasına Dair Tüzüğün 4. maddesinde açıklandığı üzere çocuk malları hakkında gerekli özeni gösterip göstermediği tespit edilerek, "çocuk mallarının korunmasında gerekli özenin gösterilmediğinin belirlenmesi halinde, taşınmazın bedelinin tahsili ile tüm mal varlığının korunması amacıyla gerekli olduğu takdirde çocuk mallarınının ve gelirlerinin kayyıma devri (TMK. m. 361) dahil kanunda öngörülen tedbirlerin alınması" gerektiği- Çocuğun velisi olan annesi tarafından idare edilen kira getirisi olan taşınmazlar bulunduğu, bu taşınmazların iki tanesinin kira gelirlerinin banka havalesi ile anne tarafından alındığı kayden sabit olup bir tanesinin de ödemelerinin elden yapıldığının iddia edildiği, mahkemece yapılacak araştırma ile taşınmazların rayiç kira bedellerinin tespit edilerek bu miktar üzerinden taşınmazların kiraya verilip verilmediğinin öncelikle belirlenmesi,rayiçten düşük bedeller söz konusu ise rayiç bedel üzerinden kiraya verilmesinin sağlanması ve kira gelirlerinin mahkeme nezaretinde olacak şekilde çocuk adına bir hesaba yatırılması için gerekli işlemlerin yapılması gerektiği; bu hususta velayet sahibi anne ile kiracıların beyanı ile yetinilemeyeceği-
«Hakkın kötüye kullanılması» (dürüstlük kuralı)na ilişkin İsviçre Federal Mahkemesi Kararları–
Tapu kaydında arsa niteliğinde olan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle mahkemece, hükmen tapu kaydı iptal edildiğine göre; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde ve Kanunun ilgili yönetmeliğinde belirtilen yönteme göre ve ayrıca 11/03/1983 tarih, 1983/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17/04/1998 tarih ve 1996/3 E. - 1998/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararındaki ölçütler çerçevesinde; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkilerinin, taşınmazın arsa niteliği dışında, bu hukuki niteliği yönünden de ayrıca tartışılması gerektiği- Tapu iptali tescil kararının kesinleştiği tarih yerine dava tarihine göre değer biçen yetersiz bilirkişi raporunun esas alınamayacağı-
İki taşınmazı birbirinden ayıran sınırın, her iki taşınmaz malikinin ortak mülkiyetinde bulunduğundan, taşınmaz maliklerinden birisinin, bu sınırın bir kısmını -diğer malikin onayını almadan- kendi taşınmazına dahil edecek şekilde, sınırda çit çekemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.