İİK'nun 280/3.maddesi uyarınca bir işletmenin tamamını ya da önemli bir kısmını satın alan kimsenin borçlunun alacaklılarına zarar verme kastını bildiği ve borçlunun da bu amaçla hareket ettiğinin kabul olunacağı- Bunun davacı alacaklı lehine getirilmiş yasal karine olduğu- Bu karinenin aksinin de ancak; devirden 3 ay önce keyfiyetin alacaklılara yazılı olarak bildirildiği veya ticaret sicili yahut alacaklıların öğrenmelerine olanaklı başka bir gazete ile ilan edildiğini ispat etmekle çürütülebileceği-
Davacı dava dilekçesinde gerçek değerin keşfen belirlenmesini istemiş ise de keşfin tek başına muvazaayı kanıtlamaya yeterli olmayacağı-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
İcra takibinde kıymet takdirine itiraz etmeyen borçlunun "kıymet takdirinin düşük yapılması" nedeniyle açtığı "ihalenin feshi" davasının reddedilerek kesinleşmesinden sonra, borçlunun "taşınmaz içine girilmeden kıymet takdiri yapıldığı, taşınmazın büyüklüğünün düşük (135 m² iken 65 m²) gösterildiğini, taşınmazın sadece davalı bankanın katıldığı ihale neticesinde alacağa mahsuben davalı bankaya ihale olunduğunu" ileri sürerek davalı banka aleyhine açtığı "sebepsiz zenginleşme"den kaynaklı davada, "taşınmazın gerçek değeri satış değerinden daha fazla olsa da, icra prosedürü içinde taşınmaz satın alan davalı bankanın satış değeri ile gerçek değer arasındaki farktan sorumlu tutulamayacağı"- Davalı yararına vekalet ücretine hükmedilirken, hükmedilen ücretin harçlandırılan dava değerini (olaya 50,00 TL'yi) geçemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile yapılan bağımsız bölümün gerçek değerinin çok altında satışının yapılmış olması ve davalıların anne-oğul derecesindeki yakın akrabalık ilişkisi nedeniyle satış işleminin muvazaalı olduğu-
TMK. mad. 1007 'de düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluğun, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği ve TMK. mad. 705 uyarınca mülkiyet hakkının kaybedildiği tarihte başlayacağı; taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihinin değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği ve zararın doğduğu tarihin esas alınması gerektiği- Tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konunun, tapusu iptal edilen taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla niteliğinin tespiti olduğu- Mahkeme kararı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebep gösterilerek tapu kaydının iptaline karar verildiği ve konu itibariyle devletin sorumluluğu doğduğundan tazminat talep edilen davada, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesinin doğru olmadığı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Keşfen belirlenen değer üzerinden yargılama sırasında, davacı tarafından harç ikmali yapıldığı, bu hususun gözardı edilerek dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına eksik vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Para ve mutad ödeme vasıtalarından gayri bir suretle yapılan ödemeler batıl olup, dava konusu taşınmaz devrinin, davalı üçüncü kişinin ortağı olduğu dava dışı şirketin borçlu şirketten alacağına mahsuben yapılmış bir devir olduğunun davalı üçüncü kişinin de kabulüne olması karşında tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.