Asıl borç son bulduğu halde alacaklı ancak bu hakkını saklı tuttuğunu veya durum koşullardan bunun anlaşılması gerektiğini kanıtladığı takdirde işlemiş faizlerle ilgili hakkı son bulmayacağından ödeme yapılmazdan önce davacının Kurum'a birikmiş aylıklarının ödenmesi konusunda başvurusunun bulunup bulunmadığı, başvuru var ise davacının bu başvurusunda faiz alacağına ilişkin haklarını saklı tutup tutmadığı, toplu ödemenin banka kanalıyla yapıldığının anlaşılmasına göre davacının bu ödemeleri alırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair bankaya sunulmuş bir dilekçesinin bulunup bulunmadığı, faiz hakkını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıt ileri sürüp sürmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verileceği-
Satışa konu bağımsız bölümün 6306 sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki" Kanuna göre Tapu sicilinde "6306 sayılı Kanun gereğince riskli yapıdır" şerhi bulunan apartmanın yıkılıp yeniden yapıldıktan sonra 6306 s. K. gereğince riskli yapıdır şerhi bulunan bağımsız bölümün ilk satışı işlemi olduğu sabit olduğundan bahsedilen Kanunun 7/9. maddesi uyarınca davacıdan tapu harcı tahsiline ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından davacı itirazının kabulü gerektiği-
Her ne kadar davacı, 8.11.1997 tarihli sözleşmenin arkasında yer alan ödeme planı altında yanların imzası olmadığına dayanmış ise de, sözleşme aslının kendisi tarafından ibraz edilmesi yanında sözleşmedeki plana uygun olarak bankadaki hesabına yatan paraları düzenli olarak kabul edip, süregelen bu ifaya karşı çıkmaması karşısında bu iddiasının samimi olmayacağı, ortada hesabı gereken ve belgelerle ispatlamış bir alacak bulunmadığı, takibin dayanaksız kaldığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, onanmasının gerekeceği-
Elektrik Piyasası Kanunu'ndan kaynaklanan görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ'ın özel hukuk hükümlerinden ayrı tutulduğu, idare hukuku alanına dahil edildiği, bu anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı görevleri arasında sayıldığı-
Kendi taşınmazındaki kuyudan su çıkararak su kullanan kişi ve kuruluşlardan su bedeli alınamayacağı, ancak kendi taşınmazından çıkarılan su; lavabo, wc, mutfak, araç yıkama vs. yerlerde kullanılarak atık su (kirli su) üretilmesi ve üretilen bu atık suyunda Belediyelerin bakım ve gözetiminde olan kanalizasyon tesislerine verilmesi hâlinde atıksu bedeli alınabileceği- Mahkemece atık su tüketim hesabı konusunda uzmanların da aralarında bulunduğu üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla davalının davacı taraftan isteyebileceği bedelin tespiti gerektiği-
Davalı idare tarafından tahsil edilen ilave ağaçlandırma bedelinin iadesi istemi-
Davacının işe iadesine, iş akdinin feshinin geçersizliği kararı ile birlikte davacının 1 ay içinde işe başlatılmasına, başlatılmaması halinde davacıya 8 aylık ücret tutarında tazminat ödenmesine, kararın kesinleştirilmesine kadar çalıştırılmadığı süreler için 4 aylık ücret ve diğer haklarının ödenmesine karar verilmesini talep ettiği davada, taraflar arasındaki iş ilişkinin “bozma sözleşmesi” yoluyla sona erip ermediği hususunda uyuşmazlık bulunduğu- Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçinin, iş güvencesinden yoksun kaldığı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacağı ve 4447 sayılı Yasa kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacağı- Tarafların bozma sözleşmesinde ihbar ve kıdem tazminatı ile iş güvencesi tazminatı hatta boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklardan bazılarını ya da tamamını kararlaştırmalarının da mümkün olduğu- Tarafların iş akdini 30/06/2015 tarihli ikale sözleşmesi ile akdini karşılıklı olarak anlaşarak feshettikleri, davacı vekilinin ikale sözleşmesindeki imzayı inkar etmediği, ikale sözleşmesi ile davacıya yasal tazminat ve hakları dışında net 3.702,00 TL ek menfaat ödemesi yapıldığı kabulü ile ikale sözleşmesine geçerlik tanındığı ancak, davacının ikale sözleşmesi düzenleyerek işten ayrılmak istediğine dair bir dilekçesinin bulunmaması ve davacının iş akdinin davalı işveren tarafından işletme ve iş gerekleri nedeniyle yapılan personel azaltılması neticesi feshedilmesi ve davacının iş yerindeki kıdeminin 12 yıl olması nedeniyle, yapılan 2 aylık ücret tutarındaki ek ödeme dikkate alındığında makul yararın yukarıda yazılı normatif düzenlemede izah edildiği üzere karşılanmadığı, bu nedenle ikalenin işveren feshinden farkının bulunmadığı anlaşıldığından, davanın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- 
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının, "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilemeyeceği- Islah dilekçesinde talep edilen “yasal faiz” ifadesinin, 3095 s. K. m.1'de düzenlenen "yasal faiz" olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanmasının, diğer faiz türlerinin yorumlanması yolunu da açarak kavram kargaşasına neden olacağı-Davacı, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koyduğundan, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden yasal faiz uygulanması, ancak 4857 s. İş K. mad. 34 gereğince, ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- "Dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin 4857 sayılı İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kendi taşınmazından su çıkararak (kuyu, artezyen vs.) ihtiyacı için kullanan kişi ve kurumdan bu su için su bedeli alınamayacağı, ancak taşınmazdan çıkarılan su kullanılarak atık su (kirli su) üretilip bu kirli suda, Belediyenin bakım ve gözetiminde olan kanalizasyon tesisi ile uzaklaştırılıyorsa bu durumda Belediyece atık su bedeli tahakkuk ettirilebileceği- Davacının, davalıya ait altyapı tesislerinden (kanalizasyon) faydalandığı yönünde bir bulguda tespit edilmediğinden, davalı Belediyenin davacıdan su ve atıksu bedeli adı altında bir bedel talep edemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.