Davacının taşınmaz üzerindeki muhdesatların yıkımı isteği ile eldeki davayı açtığı, yapılan keşif sonucunda ibraz edilen bilirkişi raporu ve krokisinde taşınmaz üzerinde herhangi bir yapı bulunmadığı, davalıların davaya karşı ilk duruşmada; müdahaleye son verdiklerini belirttikleri, öte yandan dosyaya ibraz edilen davalıların müşterek imzasını havi Muhakemat Müdürlüğüne hitaben yazılmış dilekçede, keza taşınmaza müdahaleye son verdiklerini ve gereğinin yapılmasını talep ettikleri; yine davalılarca Mal Müdürlüğüne verilen dilekçe ile de çekişme konusu taşınmaza müdahalelerini önceden sona erdirdiklerini, ayrıca miras bırakanlarınca dikilen ağaçları da Hazineye bağışladıklarını bildirdikleri anlaşılmış olduğundan davalıların duruşmalardaki beyanları ve idareye verdikleri dilekçelerin gözetilmesinin gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazın kısmen 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İ.ları Birleştirme Kararında belirtildiği anlamda kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı saptandığına göre bu olgu benimsenmek suretiyle tapu iptal ve elatmanın önlenmesi davasının kabul edilmiş olmasının yerinde olduğu-
Öncelikle çalılık ve makilik vasfı ile tescil harici bırakılan dava konusu yer bakımından orman araştırması yapılmasının zorunlu olduğu, 3116 sayılı Yasa’ya göre orman tahditi yapılıp yapılmadığı ya da 6831 sayılı Yasa hükümleri uyarınca çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılmasının zorunlu olduğu, nizalı taşınmazın bulunduğu yerde orman kanunları gereğince bir çalışma yapılmamış ise, o takdirde en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarından yararlanarak (MAH uygulaması yapılarak) taşınmaz ve çevresinin durumunun belirlenmesinin gerekeceği-
Onaylı köy karar defterleri kayıtlarının satış ve devre ispat teşkil edebileceği-
TMK. mad. 713/3 gereğince açılacak tescil davalarında, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerinin re’sen davalı olarak gösterilmesi gerektiği- Tescil konusu taşınmazın çevresinde orman niteliğindeki alanlar bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece taşınmaz başında keşif yapılarak dava konusu yerlerin zemin üzerinde tespit edilmesi, mahalli bilirkişi ve teknik bilirkişiler aracılığı ile kroki üzerinde işaretlenmesi, dava konusu yerlerin net olarak belirlenmesi bakımından açılmamış sayılmasına karar verilen dava dosyasından yararlanılması, çevresinde orman niteliğindeki yerler bulunması nedeniyle orman harita ve belgeleri istenilerek usulüne uygun olarak orman araştırma ve incelemesi yapılması ile bir karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan tereke paylaşımı sonucu davacıya kalmış ise, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesinin ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesinin gerekeceği, şayet satış, bağış ve paylaşım yoluyla uyuşmazlık konusu taşınmaz davacıya kalmamış ise, bu taktirde terekenin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, davacının tek başına tasarrufi işlem niteliğinde bulunan davayı açamayacağı ve yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunduğu da gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
22. HD. 17.10.2018 T. E: 2017/15449, K: 22444-
Dava konusu taşınmazların aynı vergi kaydı uygulanmak suretiyle ve zilyetliğe dayalı olarak yapılan kadastro tespitlerinin 02.04.1999 tarihinde kesinleştiği, bazı davalıların tespitten sonraki satış yoluyla gerçekleşen el değişiklikleri neticesinde malik oldukları; mahkemece yerinde yapılan uygulamalar sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli taşınmazların özellikleri ve nitelikleri itibariyle 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 16/C maddesi kapsamında devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden oldukları; 87 sayılı parselin ise, özel mülkiyete konu teşkil edebilecek tarla ve zeytinlik vasfında olup, zilyetlikle iktisap koşullarının da oluştuğu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmek ve benimsenmek suretiyle anılan taşınmazlar bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik olmadığı-
Kural olarak; kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, kıyılardan herkesin eşit ve serbest olarak yararlanma hakkı olduğundan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu malı niteliğindeki kumsal alanlar, kıyılar, kayalar, tepeler dağlar vs. gibi yerler herkesin istifadesine bırakılan yerlerdir. Bu gibi yerlere herhangi bir kişi ya da kamu kurum veya kuruluş tarafından tecavüz edildiğinde yararlanma hakkı bulunan herkes ilgili kamu kurum veya kuruluşunun men ve kal yönünde dava açma hakkının olduğu-
7. HD. 03.11.2021 T. E: 706, K: 2624-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.