Yoksulluk nafakasının, memur maaşlarındaki artış oranında artı-rılamayacağı–
Kira bedelinin uyarlanmasına ilişkin davada, mahkemece; yerinde uygulama yapılıp, uzman bilirkişiler düşüncesinden de yararlanmak suretiyle, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgede kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticari gelişmeler gibi değişiklikler, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar araştırılıp, değerlendirilerek, sonuçta işlem temelinin çöktüğü, sözleşmedeki çıkar dengesinin katlanılamayacak derecede davacı aleyhine bozulduğunun benimsenmesi halinde kiracının ne miktar kira parasından sorumlu olacağının belirlenmesi, böylece sözleşmedeki kira parasını, tarafların amacına uygun objektif iyiniyet, hak ve nesafet kurallarının elverdiği ölçü ve düzeyde uyarlanması, aksi halde ise davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bankanın hesabın kat edildiğine ve asıl alacağın o zamana kadar işlemiş akdi faiziyle birlikte hesaplandığı miktarın ödenmesi gerektiğine ilişkin ihtarnamesi borçluya tebliğ edilemediğine, sözleşmede temerrüt için ihtarın aranmadığına ilişkin özel bir hüküm de bulunmadığına göre borçlu temerrüde düşmüş kabul edilemeyeceğinden alacaklının isteyebileceği faizin elbette temerrüt faizi olmayacağı, kat tarihinden takip tarihine kadar ayakta olan sözleşmede tarafların kararlaştırdığı faizin uygulanacağı-
Davacı tarafından ihtirazi kayıt ileri sürülmeden tahsil edilse ve kira sözleşmesi dışında belirlenen miktar üzerinde taraflar arasında zımmi bir anlaşma oluşsa da davalının, davacı tarafında maddi hata sonucu daha düşük hesaplanan kira bedellerine göre düzenlenen faturalar karşılığı ödeme yapmasının, davalıyı sözleşmeye uygun ödemede bulunması yükümlülüğünden kurtarmayacağı-
Satışı vaad edenin, taşınmazın maliki olmaması satış vaadinin geçerliliğini ve içeriğini etkilemeyeceği- Resmi şekle uygun olarak geçerli bir biçimde kurulan sözleşmede yer alan davalının taşınmazın mülkiyeti devir ediminin ifasının, üçüncü kişinin aynı taşınmazla ilgili açtığı davada verilen “üçüncü kişi lehine” iptal kararı nedeniyle, ilerde de imkansızlaşması nedeniyle, davalının taşınmazın mülkiyetini devir vaadine ilişkin “aynen ifa” nın yerini “tazminat borcunun” alacağı-
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geleceği, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesinin, çelişkili davranış yasağını oluşturacağı ve bu durumun Medeni Kanunun 2.' nci maddesine aykırı olup, hukuken korunamayacağı-
Kira bedelinin tespiti-
Borçlunun borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmazını eşine yapılan satışın İİK'nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinden olup iptali gerektiği- Borçlu hakkında başlatılan takiplerden biri borcun doğum tarihinden sonra kullandırılan krediden kaynaklandığı anlaşıldığından, bu takip dosyası yönünden davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği diğer icra dosya borcunun hangi kredi ilişkisinden kaynaklandığı tesbit edildikten sonra bu dosyada da önceki kredi sözleşmelerine bağlı yeni bir kredi kullanımı söz konusu ise ve bu tarih tasarruftan sonra ise yine davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- İtiraza uğramış olan icra takibinde açılmış olan itirazın iptali davasının kesin olarak sonuçlanıp sonuçlanmadığı araştırılarak,kesinleşmemiş ise anılan davanın bekletici mesele yapılmasına, alacaklı lehine sonuçlanmış ise borcun doğum tarihinin belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi; davacı alacaklının itirazın iptali davası tümden red edilmiş ise takip kesinleşmediğinden bu takiple ilgili davanın da ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Yurt dışında yaşayan davacının Türkiye'deki taşınmazların rayiç değerini bilmemesinin olağan karşılanması, taşınmazın bulunduğu mahallenin muhtarı olan aynı zamanda emlak alım satımı ile ilgilenen H.'in davacının bu tecrübesizliğinden yararlanarak gerçek değerinin altında bir bedelle bu taşınmazı elde ettiği- İlk el konumundaki H.'e yapılan temlikin gabin nedeniyle geçersiz olduğu- H. ile N. arasındaki işbirliğinden dolayı N.'ın da iyiniyetli olmadığının açık olması sebebiyle davanın kabulünün gerektiği-
Hükmedilen aylık iştirak nafakası eğitim giderlerini de kapsamakta olup, bu hükmün artık davalı babadan çocuk için ayrıca protokole dayanarak eğitim gideri istenilmesinin mümkün olmadığı; aksi düşüncenin babanın iki kez eğitim gideri ödemesi sonucunu doğuracağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.