Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açar olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, tarafların artık o akitle bağlı tutulmayacağı, değişen bu koşullar karşısında MK. 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkânının hasıl olacağı–
Sözleşme anında tapulu sayılan bir taşınmazı geçerli bir satış sözleşmesi ile davalıya satıp teslim eden davacı, bu sözleşmenin geçersizliğine dayanarak taşınmazın kendisine iadesini isteyemeyeceği-
Kural olarak emekli maaşının haczedilemeyeceği- Emekli maaşının haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedilebileceği- İcra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra Sosyal Güvenlik Kanunu 93. maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatlerin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği- Emekli maaşının haczedilemeyeceği yasağının sözleşme hukukuna göre kesin olmadığı, bu konuda tarafların iradesine ağırlık verildiği, sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa ilkesi gereği muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulabileceği-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan koşullar daha sonra önemli surette değişmiş ise, tarafların bu akitle bağlı tutulamayacakları, ancak sözleşme kurulduktan sonra ifası sırasında ortaya çıkan bu olayların harp, ekonomik krizler ve aşırı enflasyon gibi olağanüstü ve objektif nitelikte olmasının gerekeceği, ayrıca bu konuda sözleşmede ya da yasada aksine bir hükmün bulunmasının gerekeceği-
Zorlama altında keşide edildiği ceza mahkemesi kararı ile sabit olan bonodan dolayı borçsuzluk iddiasının (beyanın geçersizliğine ilişkin definin) sonraki hamillere karşı ileri sürülebileceği- Önceden menfi tespit davası açan borçlunun, icra takibinin kesinleşmesinden sonra, haciz sırasında, "borçlu olmadığı"na ilişkin iddialarını tutanağa geçirmek suretiyle ödeme taahhüdünde bulunmasının, bu taahhüdün, çekince (ihtirazi kayıt) ileri sürülerek ve cebri icra baskısı altında yapıldığı anlamına geleceği, yani, davacı keşidecinin ödeme taahhüdünde bulunmasının, borçlu olduğunun ikrarı olarak kabul edilemeyeceği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, şikâyete başvurulsa da takibin kesinleşmesinin engellenemediği ve ödeme yapılmaması hâlinde alacaklının, borçluya ait para, mal ve haklar üzerine haciz konulmasını isteyebileceği-
Kiralananın kullanıma elverişsiz hale gelmesi veya kullanımının önemli ölçüde azalması kiracının kasıtlı olmayan bir eylemi ile meydana gelmiş olsa dahi, kiraya verenin kiralananın kullanıma elverişli halde bulundurulması yükümlüğünden kurtulamayacağı- Kiraya verenin kasıtlı olarak kiralanan alandaki elektriği kesme eylemi nedeniyle kiracının abonelerine belirli bir süre kaliteli iletişim hizmeti veremediğinin ve bu hali ile zarar görmüş olduğunun kabulü gerektiği-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler birer ön sözleşme olsa da, kendileri de başlı başına karşılıklı edimleri içeren sözleşme özelliği gösterdiklerinden ve asıl sözleşmenin şartlarına bağlı olduklarından, BK. md. 106’da aranan şartlara uyulmadan fesih edilemez ve bir tarafın karşı koyması halinde bu tür ön sözleşmelerin feshi için de mahkeme hükmünün gerekeceği-
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse, ilerleyen aşamalarda HMK. mad. 141/2 uyarınca zamanaşımı def'inin, davacının açık muvafakati ile yapılabileceği- HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, HMK.'nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerektiği, yani, 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine, davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'inin dikkate alınmayacağı- Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesinin de mümkün olduğu- Davacı vekilinin kısmi dava açtığı ve ıslah dilekçesi ile davaya konu talep miktarlarını artırmasından sonra davalı vekilince ıslaha karşı zamanaşımı def'i ileri sürülmüş olduğundan, mahkemece bu def'i değerlendirilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Takip konusu kambiyo senedinin «iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme» (protokol) uyarınca düzenlenmiş olduğunun borçlu tarafından yazılı bir belge ile kanıtlanması halinde takip konusu «bono»nun «kayıtsız şartsız belirli bir parayı ödeme vaadi», «poliçe»nin «kayıtsız şartsız belirli bir paranın havalesi» olması niteliğini kaybedeceği ve senet bedelinin tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektireceği, bu durumda icra mahkemesince «takibin iptaline» karar verilmesi gerekeceği—
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.