Henüz tedavinin tamamlanmadığı, zararın kapsam ve miktarı konusunda belirsizliğin devam ettiği bir aşamada, zarar görenin süre aşımı kaygısıyla dava açmaya zorlanamayacağı- Davacı ile davalı doktor arasında görülen hatalı tedavi sonucu uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı- Islah dilekçesi ile hükmedilecek tazminata dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi talep edildiğinde, talep aşılarak olay tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceği- Hastane yönünden alacağının avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerektiği- "Somut olayda zamanaşımı başlangıç tarihi en geç kısmi davanın açıldığı tarih olduğundan, ıslah dilekçesiyle talep edilen maddi tazminat yönünden 5 yıllık zamanaşımının dolduğu ve vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta yasal faiz uygulanması gerektiği, ancak bu husus bozmaya uyulmakla usulü kazanılmış hak oluşturduğundan bozma sebebi yapılamadığı" şeklindeki görüşün ise kabul edilmediği-
İdari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak tam yargı davalarının idari yargı yerinde görüleceği-
Davacının ameliyat edildiği hastane, söz konusu cemaat tarafından kurulmuş özel bir hastane ve Vakıflar Kanunu hükümlerine tabi ve mensuplarınca seçilen yönetim kurullarınca idare edilen ve yönetilen bir cemaat vakfı olup; Vakıflar Genel Müdürlüğünün kanundan kaynaklı genel denetim yetkisinin, bu vakfa kamu tüzel kişisi sıfatı kazandırmayacağı, hastanenin özel hukuk tüzel kişisi olduğundan eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu; özel hastanenin, özel hukuk hükümlerine göre çalışanı olan diğer davalı doktora da davada husumet düşmekte ve bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince işin esasına girilerek varılacak sonuca göre uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği-
Hizmet kusuruna dayalı tazminat davalarının idari yargı yerlerinde görüleceği – Hizmet kusuruna dayanıldığı takdirde; işin kamu hizmetine ve hukuka uygun yürütülüp yürütülmediği, başka nedenlerle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususlarının saptanması gerekeceği-
3. HD. 23.02.2016 T. E: 2015/3391, K: 2393-
Mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkilin titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklı olduğu- Davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanan (TBK. 502 vd.) tazminat davasında, doğum sırasında küçüğün omuz takılması sonucu felç kalması olayında, mahkemece; üniversiteden, özellikle davacının doğum sonrası yapılan müdahaleye ilişkin beyan ve itirazlarını karşılayan, aralarında ortopedi, çocuk ve kadın doğum konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, gerekirse çocuğun sevkinin de sağlanması sureti ile; küçüğe doğum sonrası yapılan müdahalenin yerinde olup olmadığı, bahse konu müdahale nedeni ile çocuğun sakat kalıp kalmadığı, davalıların çocuk ile ilgili gereken tüm kontrolleri yapıp yapmadığı, yapıldıysa bu işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
Doktor olarak çalışan ve kamu görevlisi olan davalıların, teşhis, tedavi ve müdahalede kusurlu davranmak suretiyle görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı davacıları zarara uğrattığı (davalı doktorların hatalı tedavilerinden dolayı murislerinin öldüğü) ileri sürüldüğünden, tazminat davanın -kendilerine rücu edilmek kaydıyla- idare aleyhine açılacağı, davalı doktorlara husumet yöneltilemeyeceği-
Anayasanın 129/5 maddesi gereğince memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken meydana gelen zararlara ilişkin davaların idare aleyhine dava açılabilmesinin, eylemin hizmet kusurundan kaynaklanmış olması koşuluna bağlı olduğu-
Kamu tüzel kişisi olarak kanunla kuruldukları ve kamu hizmeti sundukları tartışmasız olan "vakıf üniversitelerinin hastaneleri"nin, Devlet üniversiteleri hastanelerinden farklı tutulmasının hukuken olanaklı olmadığı, bu bağlamda sağlık hizmetinin sunulmasından kaynaklanan zararlarda, tazmin sorumluluğunun doğup doğmadığının, "idari yargı" yerince hizmet kusuru ilkesi kapsamında incelenerek karar verilmesi gerektiği-
Müddeabihin ıslah yoluyla arttırılması ayrı bir dava ( ek dava )niteliğinde kabul edilmekle, ıslah sırasında, bu miktar için faiz talep edilmemiş ise, davacının faiz talep etmeme yönündeki bu açık tavrına karşın, dava açılırken talep edilen faizin bu isteğe de sirayet edeceği gerekçesiyle, ıslah olunan miktara faiz yürütülmesinin olanaksız olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor