Müddeabihin ıslah yoluyla arttırılması ayrı bir dava ( ek dava )niteliğinde kabul edilmekle, ıslah sırasında, bu miktar için faiz talep edilmemiş ise, davacının faiz talep etmeme yönündeki bu açık tavrına karşın, dava açılırken talep edilen faizin bu isteğe de sirayet edeceği gerekçesiyle, ıslah olunan miktara faiz yürütülmesinin olanaksız olduğu-
Tasarrufun iptali davasına konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış ise üçüncü kişi yapılan satıştan elinde artı bir para kalır ise o miktar ile sorumlu olacağı- Somut olayda; borçlunun borcu nedeniyle yapılan satış sonucu üçüncü kişi konumundaki davalının mamelekinde kalan bir para olmadığı anlaşıldığından davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği- Davanın konusuz kalması sebebiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. göre «tasarrufun iptâli davası» açılabilmesi için, davacının davalıdaki alacağından dolayı yaptığı icra takibinin kesinleşmiş olması ve bu takip(ler) sonucu alacaklının «aciz belgesi»ne dayanması gerekirse de, davacı-alacaklı tarafından açılmış veya açılacak alacak (tazminat) davasını sonuçsuz (karşılıksız) bırakmak amacı ile kötü niyetli borçlu davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasında yapılmış olan danışıklı (muvazaalı) mal kaçılmaya yönelik hukuki işlemlerin (tasarrufların) iptâli için de -BK. 18’e (şimdi; TBK. mad. 19) dayalı olarak- iptâl davası açılabileceği, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca «aciz belgesi» ibraz etmesine gerek bulunmadığı-
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 197/2. maddesinde hükme bağlanan, müşterek yaşama haklı nedene dayalı olarak ara verilmesi nedeniyle açılan tedbir nafakası talebine ilişkin olup, TMK’nın 201. maddesinde; evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemlerin alınması konusunda eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu, bu hüküm gereğince, gerek tedbir nafakası, gerekse birliğin korunması ile ilgili diğer tedbirlerle ilgili davalar, eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği- Davacı eş, davalının yerleşim yerinden ayrı bir yerde oturuyorsa davalı eşin yerleşim yerine gitme zorunluluğu olmadan kendi oturduğu yerleşim yeri Aile Mahkemesinde dava açabilir. Davacı eş isterse, bu tedbirlerle ilgili olarak davalının yerleşim yeri Aile Mahkemesinde de dava açabilecektir. Bu halde davacı TMK’nın 201/1. maddesi hükmü gereğince kendi yerleşim yeri mahkemesinde veya HMK’nın 6. maddesi hükmü gereğince davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açma konusunda seçimlik hakka sahiptir.
Aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi bu mümkün olmadığı taktirde araç için ödenmiş olan bedelin ihtarname tarihinden itibaren işlemiş olan ticari faizi ile birlikte tarafına ödenmesi talepli davada, mahkemece, davacının davasını neye hasrettiği açıklattırılıp, seçimlik hakkını ne şekilde kullandığı sorularak, değişim mi yoksa sözleşmeden dönmek mi istediğinin açıklattırılarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurması gerektiği-
Ticari satımlarda ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı her türlü davanın, satılandaki ayıp daha sonra çıkmış olsa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı (TTK. mad. 23/1; TBK mad. 231/1)- Makinelerin yenisi ile değiştirildiği ikinci teslim tarihleri ve dava açılış tarihi gözetildiğinde iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu-
Davalı ile dava dışı kişiler arasındaki sözleşmenin, tarafı olmayan ve yapılan inşaattan zarar gören davacı için hüküm ifade edemeyeceğinden; dava konusu taşınmazların tedavül kayıtlarının getirtilmesi, eski hale getirme bedelinin tahsili isteği yönünden taşınmazların davacı tarafından temlik edildiğinin belirlenmesi halinde HMK. mad. 125 uyarınca işlem yapılması halen davacı adına kayıtlı taşınmazlar ile ilgili eski hale getirme bedelinin tahsili isteği yönünden inceleme yapılması, bu parseller ile birlikte, davacı tarafından temlik edildiği belirlenen parseller hakkında da işin esasına girilerek soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, takip yapılmamış olması halinde ve İİK. 284. maddedeki hak düşürücü sürenin geçmiş olması gibi durumlarda TBK. mad. 19'e dayalı olarak bir dava açabileceği gibi aynı işlem için koşulların varlığı halinde İİK. 277 vd maddelerine göre bir tasarrufun iptali davası açmasının da mümkün olduğu-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 163. maddesinde; "Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder" hükmüne yer verildiği, şu halde; borç müteselsil olduğunda alacaklının, isterse borçluların hepsini birden takip ve dava edebileceği gibi bunların içinden dilediği birini veya birkaçını takip veya dava edebileceği, alacaklının seçimlik hakkının olduğu ve alacaklının bu hakkının borç tamamen ödeninceye kadar devam edeceği-
Tapu kaydına dayanarak, bir parseli kayden iktisap edenlerin iyi-niyeti korunursa da (MK. 1023), gerçek durumu -bulundukları konum itibariyle- bilinen ve bu nedenle iyiniyet iddiasında bulunamayacak olan kişilerin yolsuz tesçile dayanamayacakları -

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.