Alacaklı banka ile asıl borçlu şirket arasında imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmelerine, diğer borçlular da müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmuşlar ve işbu sözleşmeler çerçevesinde tahakkuk eden alacak tutarları için borçlulara hesap kat ihtarı gönderilmişse, hesabın kat edilmesinin, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterli olacağı ve ayrıca ihtarın tebliği şartının aranmadığı- Asıl borçluya gönderilen ihtarın, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, TBK’nın 586. maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsur olduğu- Kat ihtarının alacağı muaccel hale getirdiği ve ayrıca ihtarın tebliğinin gerekmediği, TBK. mad. 586 uyarınca, borçluya gönderilen kat ihtarnamesinin sonuçsuz kalması halinde müteselsil kefiller hakkında da ihtiyati haciz talep edilebileceği gözetiilerek borçlu kefil yönünden de ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Borçlulara tebliğ edilen hesap kat ihtarnamesine (1) aylık süre içinde itiraz edilmemesi halinde hesap özetinin, İİK. mad. 68/b maddesi gereğince İİK. mad. 68/1'de yazılı belge niteliğini kazanmış olacağından, asıl alacağın kesinleşecği, mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılarak takipte talep edilen alacak miktarının kesinleşen hesap özetine uygunluğu denetlendikten sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı banka ile dava dışı borçlu şirket arasında imzalanan (27.12.2012 tarihli) sözleşmenin kefili olan davalının kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumlu olduğu gözetilerek banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bir karar verilmesi gerektiği- Mahkemece, "taraflar arasında kredi borcunun ödenmesi için düzenlenen protokole uyulmaması sebebiyle protokolün geçersiz hale gelerek tekrar 25/05/2012 tarihli kredi sözleşmesinin taraflar arasında geçerli hale geldiği, bu kredi sözleşmesinde bu davalının imzası bulunmadığından, geçersiz hale gelen protokol sebebiyle davalının sorumlu hale gelmeyeceğinin ve banka tarafından açılan itirazın iptali davasının reddi ile davacı banka aleyhine tazminata hükmedilmesinin" isabetsiz olduğu- Borcun ödenmesine yönelik olarak düzenlenen (29.03.2013 tarihli) protokolün kefili olan şirket ortağı diğer davalının -6455 s. K. ile değişik-  TBK. mad. 584/3 uyarınca, borçtan sorumlu olduğu- Protokoldeki ödeme koşullarına uyulmamış olmasının, protokol ile belirlenen borcun ödeme koşullarını geçersiz hale getireceği-
İtirazın iptali davası bozma ilamına uyularak-
Genel kredi sözleşmesinde kefalet nedeniyle başlatılan icra takibinde itirazın iptali istemi-
Müteselsil kefil olarak imzalanan sözleşmede açıkça teminat mektubunun bedelini depo etme yükümlülüğü bulunmayan kefilin bankanın depo talebinden sorumlu olmadığı- Tazmin edilmeyen teminat mektubunun bedelinin depo edilmesinin borçlusunun kefil değil; lehine teminat mektubu verilen asıl kredi borçlusu olduğu-
Davalılar vekili, “dava konusu borcun ipoteklerle temin edildiğini ve davacı bankaca ipotekli takipler yapıldığını” ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece, ipotekli takip dosyaları celbedilerek asıl borçlu olan davalı şirket yönünden İİK. nun 45 maddesi hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı hususu üzerinde tartışma ve değerlendirme yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi için mahkemece “davanın kabulüne” dair verilen kararın bozulması gerekeceği-
Yapılan başvurunun 3. şahıs bankanın istihkak davası olarak görülmesinde yasaya uymayan bir yön görülmemekte ise de açılan dava sırasında borçlunun davaya dahil edilip beyanları alınmaksızın işin esası incelenip sonuçlandırılmasının doğru olmadığı-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil olan davalının, kefalet limiti dahilinde ödenmeyen kredi borcundan sorumlu olduğu- Sözleşmede açık bir hüküm bulunmadıkça çek garanti bedelinden sadece asıl borçlunun sorumlu olacağı ve bu tutarın kefilden talep edilemeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmede kefilin garanti bedelinden de sorumlu olacağına dair hüküm bulunmayışı nedeniyle bu tutarın kefil olan davalıdan istenilemeyeceği- 
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak borcun tasarruf tarihinden önce doğması gere­ktiği- Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açık beyanına göre borcun kaynağı olan kredi sözleşmesi sonradan ibraz edilen daha önceki tarihli kredi sözleşmeleri ile ilgisiz olduğundan, borcun tasarruf tarihinden sonra doğmuş olduğunun kabulü ile tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.