İhtarnamenin borçluya tebliğ edildiğinden söz edilebilmesi için, kredi sözleşmesinde bildirilen adresin değiştirilmiş ve yeni adresin bildirilmemiş olması gerektiği; eğer kredi sözleşmesinde bildirilen adres değiştirilmemiş ise ihtarnamenin Tebligat Kanunu hükümlerine göne usulüne uygun olarak borçluya tebliği gerektiği- Somut olayda; takip dayanağı belgelerin incelenmesinden, borçlunun kredi sözleşmesinde bildirilen adresinin ... olduğu, hesap kat ihtarının “Villa Verde Pansiyon ... ... " adresine tebliğe çıkarıldığı, ihtarnamenin tebliğ edildiği adresin genel kredi sözleşmesinde gösterilen adres olduğu, adresin sürekli kapalı olduğu, muhatap borçlunun adreste ismen tanınmadığı şerhiyle tebligatın iade edildiği, muhatap borçlunun adres değişikliğine ilişkin beyanının bulunmadığı, daha sonrasında icra emrinin ,,,. " adresine tebliğe çıkarıldığı, “muhatap borçlunun çarşıda olduğundan birlikte ikamet eden eşi M.K.’a tebliğ edilmiştir ” şerhiyle usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinin anlaşılmış olduğu-
Borçluların gecikme cezası ile ilgili şikayeti yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği anılan eksikliğin giderilmesi nedeniyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği-
Talep dayanağı belgelerde davalılar V. Ltd. Şti. ve S.'ın imzalarının bulunmadığı gibi bu davalıların dava ve talep dayanağı belgelerde herhangi bir sıfatla yer almadıklarından ihtiyati haciz şartlarının da mevcut durum itibariyle oluşmadığı, davacı vekili davalılar arasında organik bağ olduğunu, davalı I. Ltd. Şti.'nin alacaklılarını zarara uğratmak kastıyla faaliyetlerini diğer davalı şirket üzerinden muvazaalı olarak yürüttüğü yönündeki iddiası da yargılama sonucunda belirleneceğinden koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik kararındaki ret gerekçeleri ile özellikle HMK'nın 389. maddesi gereğince davalı şirkete ait taşınmazların ve menkullerin uyuşmazlık konusu olmaması ve İİK'nın 257. ve 258/1.maddesi gereğince ihtiyati haczin yasal koşullarının da oluşmadığının anlaşıldığı-
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda..
5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi ile İ.İ.K.' nun 83. maddesi uyarınca, emekli maaşının haczedilmesinin mümkün olmadığı, hacizden önceki bir dönemde, haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında alacaklı ile yapılan anlaşma geçerli olmadığı gibi, davacının maaşı üzerinde haciz bulunmasa da, davalı bankanın maaş hesabı üzerinde bloke uygulaması haciz sonuçlarını doğaracak nitelikte olup, mülga 818 sayılı B.K'.nun 19. ve 6098 sayılı T.B.K.'nun 26-27 maddeleri uyarınca geçersiz olduğu, bloke uygulanan maaş miktarının davacıya iadesi gerektiği-
Muvafakatnamedeki imza davacı kadına ait olmasa da ipotek tesisi için eşin rızasını alma yönünde girişimi olan bankanın taşınmazın aile konutu niteliğini bilmediğinin söylenemeyeceği, muvafakat belgesindeki imzanın rızası gereken davacı eşe ait olup olmadığını araştırmadan aile konutu üzerine ipotek tesis ettiren ipotek alacaklısı banka ile halefiyet yoluyla ödediği tutar oranında alacakla birlikte rehin haklarına sahip olan kefilin TMK mad. 1023'de düzenlenen tapuya güven ilkesinden yararlanamayacağı- Fer’i müdahil banka hakkında hüküm kurulması ve bankanın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece, “taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihin, borcun doğumundan önce olduğu” kabul edilerek, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmiş ise de, tapuda taşınmazın devir işlemi, borcun doğumundan sonra olduğundan ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tapuya alıcı adına şerh verilmesi halinde, sözleşmeden doğan hak güçlendirilerek daha sonraki hak sahiplerine karşı ileri sürülebilecek duruma geleceğinden, mahkemece satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edildiği tarihin araştırılarak, bu tarihin borcun doğumundan önce olması halinde davanın reddine, sonra ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği–
Ticari nitelikteki Genel Kredi Sözleşmesine dayalı davada, davalı taraf süresi içinde dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'na göre iş bölümü itirazında bulunduğundan, davanın Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, usul ve yasaya aykırı yapılan ihalenin feshi istemine ilişkindir...
Menfi tespit davası açılmasının, İİK. mad. 257/1 uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olmadığı; İİK. mad. 257/2'de yer alan koşulların muaccel değil, müeccel (doğacak) alacaklar için aranması gerektiği- Borçluların talep dışı şahsın alacaklı Bankadan çekmiş olduğu kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili oldukları gözönünde bulundurularak, talep hakkında TBK. mad. 586 koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekirken mahkemece "ihtiyati haciz talebinin reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.