Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacının borca batık olduğu, ticari hacim açısından faaliyetlerinin önemli bir bölümünü gerçekleştirdiği ...A.Ş. ile olan bayilik sözleşmesi feshedilen davacının sunduğu projede öngörülen tedbirlerin somut ve belgelere dayalı olmadığı, 2008 yılında açılan dava sonrasında geçen beş yıl nazara alındığında davacı mali durumunda gelişme sağlandığının ispatlanamadığı, şirket ortaklarından davacının alacaklı olduğu, taahhüt edilen sermayenin ödenmediği, bilirkişilerin belirttiği güncel iyileştirme projesinin sunulmadığı, tüm bunlardan davacı ortaklarının iyiniyetli olmadıklarının anlaşıldığı gerekçesiyle, davacının iflasına dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Davalının taşınmazı üzerinde davacı lehihe tanınan ipotek dava dışı anılan şirketin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak  verilmiş davalının kendi kefaletinin teminatı olarak verilmediğinden, mahkemece  davalının kefaletinin geçerli olacağı-
İcra emrinin borçlu şirkete 05.06.2014 tarihinde davalı üçüncü kişi imzasına tebliğ edildiği, ödeme emrinin tebliğ edildiği adrese 27.06.2014 tarihinde, hacze gidildiği ve haciz tutanağında “...adresin kısmen taşınmış/taşınmak üzere...” olduğu tespiti yapılmış ve çevreden sorulması üzerine caddenin karşısına taşındığının öğrenildiği, bu adreste dava konusu haczin gerçekleştiği, icra emri tebligatının davalı üçüncü kişi tarafından alınması, haciz mahallinde borçluya ait güncel evrakların bulunmuş olması dikkate alındığında, somut olayda İİK'nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile alacaklı yararına olup, üçüncü kişi tarafından istihkak iddiası ile birlikte sunulan bayilik sözleşmesi ve faturaların yasal mülkiyet karinenin aksinin ispatı için yeterli olmadığı-
Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkemenin bozmadan esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermesi gerekeceği- Bozmaya konu ilk kararda dayanılmayan ve hüküm tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 6100 s. HMK.’nun Kanunun 193/2. maddesinin “...taraflardan birinin ispat hakkının kullanılmasını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olacağına...” dair hükmü dayanak alınarak verilen bu yeni yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin H.G.K.’na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Davacı ile davalı bayi arasında düzenlenen taahhütname başlıklı sözleşme asgari alım taahhüdüne ilişkin olup bu sözleşmelere göre kar mahrumiyeti (cezai şart) istenilebilmesi için taahhüdünün ihlal edildiği dönemden sonra ihtirazi kayıt konulması ve bundan sonra mal verilmeye devam olunması gerektiği- Bayilik sözleşmesini fesheden davacının artık fesihten sonraki dönem için de müspet zarar şeklinde olan kar mahrumiyetini de talep edemeyeceği- Taahhütnamede imzası bulunmayanın bu taahhütname kapsamındaki kar mahrumiyeti sorumluluğundan söz edilemeyeceği- Davalının garantör olarak imzasını taşıyan sözleşmede sorumluluk hükümleri düzenlenmiş ise de, garanti altına alınan borcun miktarı belli olmadığından ve belirsizliğin garantisi olmayacağından bu davalı yönünden davanın reddi gerektiği-
Takipte bulunan hamilin kötü niyetli olduğu ispat edilmediği sürece, takip borçlusunun keşideci veya önceki hamillerden biri ile kendi arasında mevcut olan ilişkiye dayanan def’ilerini hamile karşı ileri süremeyeceği—
İntifa hakkı kurulmasına ilişkin sözleşmede “süre sona ermeden intifanın terkin edilemeyeceği” öngörüldüğünden ve ayrıca davacı ta-rafından MK. 796’da belirtilen durumların hiçbirisinin davacı yararına gerçekleştiği kanıtlanmadığından, “intifa hakkının terkini isteminin red- dine” karar verilmesi gerekeceği-
Dava dışı şirket ile yapılan bayilik sözleşmesi ve tesis edilen petrol istasyonunun mülkiyetinin ilerde davacıya bırakılacağı, ayrıca bir bedel karşılığı kiralandığı açık olup, anılan 3996 sayılı Kanunun taraflar arasında kiracılık ilişkisinin kurulmasından sonra yürürlüğe girdiği de dikkate alınarak, taraflar arasında ki hukuki ilişkinin Borçlar Kanununun 270 ve devamı maddelerinde düzenlenen hasılat kira sözleşmesi niteliğinde olduğu-
Kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- 
Alacaklının İİK'nın 99. maddesine dayalı, istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin davada anılan kanun maddesinde tazminata ilişkin düzenleme mevcut olmadığından davacı alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.