Alacaklı-kiralayan tarafından mahkemeye verilen dilekçede “itirazın kaldırılmasına ve kiralanın tahliyesine” karar verilmesi istenmiş olduğu halde mahkemece sadece “itirazın kaldırılması” na karar verilmekle yetinilip “kiralananın tahliyesi” konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasının isabetli olmayacağı-
Kaza sonucu oluşan hasardan doğan zararın tazmini için aşılan itirazın iptaline ilişkin dava kira sözleşmesinden kaynaklandığından,  görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu- Görev itirazı yapılmamış olsa bile, mahkemenin re'sen ve ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlaması gerektiği-
Mahkemece, davacıdan temerrüt ihtarı olup olmadığı sorularak ihtarname ve tebliğ belgesi getirildikten sonra BK'nın 101.maddesi hükmüne uygun temerrüt ihtarını içermesi halinde tebliğ tarihine göre yasal faiz oranı üzerinden davalının işlemiş faiz borcu hesaplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kooperatif genel kurulunca kararlaştırılan faiz oranı üzerinden sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Kira parasının nerede ödeneceği konusunda sözleşmede özel bir koşul öngörülmüşse bununda gözönünde tutulması ayrıca teamül halinde gelmiş bir ödeme şekli varsa buna uygun olarak yapılan ödemenin de geçerli olacağı; kira bedelinin “havale parası” adı altında 52,00 TL kesilerek eksik ödeme yapılması halinde temerrüt olgusunun gerçekleşmiş olacağı-
Davacı tarafından kiracılık ilişkisinin devam ettiğinin tespiti için İzmir ..... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ....... esas sayılı dosyasında dava açıldığı, davalının da davacının haksız olarak paraya çevirdiği iddiası ile banka teminat mektubunun iadesi istemli icra takibine yapılan itirazın iptali için İzmir ..... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ...... esas sayılı dosyasında dava açtığı, her iki davanın sonucu işbu davanın neticesini doğrudan etkiler nitelikte olduğundan, mahkemece anılan dava dosyaları bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Zamanaşımını kesen işlemlerin doktrinde "uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler" olarak tanımlandığı- İİK. mad. 67. ve 68 uyarıca davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu ve itirazın tebliği tarihinden itibaren başladığı, ancak bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılabileceği- İtirazın iptali davası, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliğinin olmadığı- Zamanaşımını kesen borçlunun itiraz tarihinden itibaren itirazın iptali davasının açıldığı tarihe kadar 1 yılı aşkın süre dolduğundan ve arada zamanaşımını kesen başkaca bir takip işlemi de yapılmadığından, dava konusu alacağın, CMR’nin 32, BK’nun 133, 132 ve 136. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olduğu-
Dava yönetim kurulu üyelerinin vermiş olduğu vekaletname ile vekil tarafından açılmış olup dosya içerisinde denetim kurulu asıl üyelerinin davayı açan vekile verdikleri bir vekaletnameye veya davayı asıl olarak takip edeceklerini mahkemeye bildirdiklerine dair beyanlarına rastlanmadığından, mahkemece, davacı tarafa 6100 sayılı HMK'nın 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca uygun süre verilerek, davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçilerin muvafakatininin alınması ve vekaletnamesinin ibrazı için davacı vekiline süre verilmesi ya da asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması gerekeceği-
İtirazın iptali davası-
Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadan «itirazın iptali davası» açılamayacağı–

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.