Yabancı mahkeme kararının tenfizi talebine ilişkin davada, yabancı mahkeme kararının verildiği devlet ile Türkiye arasında mütekabiliyetin bulunmasının gerektiği, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuya ilişkin olmasının gerektiği, davalının savunma haklarına uygun davranılarak verilen hükmün Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasının gerektiği, ancak, tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi halinde Türkiye’de açılan davalar ile yabancı ülkede açılan davalarda tamamen zıt sonuçlara ulaşılacağı, bu durumun Türk kamu düzenine açık aykırılık teşkil edeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin gerektiği- 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesi ve MÖHUK’un 54/1-c maddesi birlikte değerlendirilerek, ortak olmadığının tespiti ve alacak isteminin kabulüne ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizinin Türk kamu düzenine açık aykırılık teşkil edeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Kesinleşme şerhi aranmaksızın yabancı mahkemenin tanınmasına ilişkin davanın kabul edilemeyeceği-
Borçlunun iflas ettiği durumlarda, tasarrufun iptali davasını açma hakkının iflas idaresine verildiği ve iflas idaresinin, dava açma hakkını alacaklıya devrettiği durumlarda, iptal davasının alacaklı tarafından açılabileceği-
Yabancı tahkim kararının yoklukla malul olduğunun tespiti, olmadığı taktirde iptali istemi ile açılan davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılması gerektiği-
Davalı, yargılama aşamasında 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi’ne uygun olarak merkezi makam aracılığıyla yapılan tebligat ile duruşmaya usule uygun şekilde çağrıldığı, kendisine “o yer” kanunu olan Alman Usul Kanunu’nun 276/I maddesi gereğince savunma yapması için dört hafta süre verildiği ve savunma yapmadığı veya kendisini bir avukat aracılığıyla temsil ettirmediği takdirde davacının talebi üzerine hakkında gıyabi karar verilebileceğinin ihtar edildiği, buna rağmen davalı tarafından savunma yapılmadığı ve avukat görevlendirilmediği, bu nedenle Alman Usul Kanunu’na uygun bir şekilde (m. 331/3 ve m. 276) davalının gıyabında karar verildiği anlaşıldığından, tenfizi istenilen kararın Alman kanunlarına uygun alarak verildiği ve davalı hakkında gıyabi karar verilmesinin davalının savunma hakkının ihlali niteliğinde olmadığı- MÖHUK 53/b gereğince, ilâmın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin dava dilekçesine eklenmesi gerektiği, ancak kararın dava tarihinden önce kesinleşmesi karşısında, kesinleşme şerhine yönelik eksikliğin yargılama sırasında giderilebileceği-
Türk Hukukuna göre, yabancı bir mahkeme hükmünün tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme hükmünün verildiği ülke hukukuna göre kesin ve icra edilebilir olması şarttır; ancak, yabancı mahkeme hükmünün Türkiye’de icra edilebilirlik gücüne sadece ve münhasıran Türk Hukuku'na göre verilen bir tenfiz kararıyla sahip olabileceği-
Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin davada, şahıslar kendi başlarına dava ehliyetine sahip olduklarından annenin dava ehliyetinin bulunmadığı ve davanın reşit olan şahısların aleyhine açılması gerektiği-
Yabancı mahkemelerin hukuk davalarına ilişkin olarak verdikleri ve o devletin kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların tenfizi ve tanınmasına ilişkin davalarda; tenfız dilekçesine, yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesinin; ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesinin zorunlu olduğu ve bu belgelerde eksiklik varsa yargılama sırasında tamamlanmasının mümkün olduğu-
Yoksulluk nafakasının tahsiline ilişkin dava Aile Hukuku ile ilgili olduğundan, davaya Aile Mahkemesince bakılması gerekeceği-
Yabancı mahkeme kararının tenfizi istemi-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.