4247 sayılı Kanunun 1. maddesi, isteğe bağlı sigortaya devam edenlerin, 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş olan prim borçlarının tamamını ve bunların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammının %58’ini, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde ödemeleri durumunda, bakiye gecikme zammının terkin edileceğine ilişkin olup, 4842 sayılı Kanunun 34 maddesi ile eklenen 506 sayılı Kanunun geçici 85. maddesinin ise, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce isteğe bağlı sigortalı olup, kuruma prim borcu bulunanlara, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde prim borçlarını gecikme zammı ile birlikte ödemeleri halinde sigortalılıklarına devam edebilme olanağı tanıdığı- Anılan Yasalardan yararlanabilmek için, 506 sayılı Kanunun 85. maddesinde belirlenen amaca uygun şekilde ve yasal olarak geçerli isteğe bağlı sigortalılık nedeniyle oluşmuş prim ve gecikme zammı borcunun bulunması gerekeceği-
TBK'nun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, mahkemece tasarruf tarihi itibarıyla davalı şirketin davacı idareye borcu bulunmadığı belirlenmişse de, davacı idare tarafından gönderilen mükellef borç listesi dikkate alındığından, davalı şirketin tasarruftan önce vergi borcu olduğunun kabulü gerektiği- Ticaret Sicil Kayıtlarından davalı 3. kişinin davalı borçlu şirketteki hisselerini davacı idarenin alacağının doğduğu tarihten sonra devrettiği ve şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu, dava konusu taşınmazı hisse devri karşılığı almış olduğunu savunması, taşınmaz üzerinde fabrika bulunması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında, dava konusu taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun muvazaalı olduğunun kabulü ile İİK'nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak davacı idareye tasarruf tarihine kadar olan alacak ve ferileriyle sınırlı olarak anılan taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Elektrik aboneliğinden kaynaklı borçtan, aralarında organik bağ bulunan ve aboneliğin tesis edildiği fabrikayı işletmenin devri mahiyetindeki işlemler ile edinen davalı şirketlerin sorumlu olduğu iddiasıyla açılan alacak istemine ilişkin uyuşmazlıkta, muarazanın giderilmesi ve abonelik tesisi istemli dava hakkında verilecek hükmün, iş bu davayı etkileyecek nitelikte bulunduğu gözetilerek, önceden açılmış olan … sayılı dava dosyasının sonuçlanmasının bekletici sorun yapılması veya iş bu davanın o dava ile birleştirilmesine karar verilmesi gerektiği-
Dava bonoya karşı açılan menfi tespit davasıdır. Davacı malen kaydı taşıyan senede karşı teminat senedi iddiasını yazılı delille ispatlaması gerekeceği-
09/11/2009 başlangıç tarihli işyerine ait kira sözleşmesinde artış hesabı yapılırken (yani; 2009/K. ayından itibaren ödenmesi gerekecek olan aylık kira miktarı belirlenirken), 2009/K. ayının ÜFE oranları dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekirken 2009/Ekim ayında açıklanan oranlara göre hesaplama yapılmasının doğru olmadığı-
Borcun tamamına yönelik itirazın, borcun eklentilerini de kapsayacağı (bu durumda, borcun eklentilerine -örneğin; faizine- de itiraz edilmiş sayılacağı–
Senede yazılan «% 80 oranında temerrüt faizi, % 10 gecikme zammı, % 10 vekalet ücreti ödeneceğine» ilişkin kaydın «bono» niteliğine etkili olmayacağı ve yazılmamış sayılacağı—
Dava konusu uyuşmazlığın sayacın doğru tüketim kaydetmemesi nedeniyle doğduğu dosyadaki belgelerle sabit olduğuna göre, davalı idarenin, kendisine düşen edimi ifada ihmal gösterip göstermediği ve dolayısıyla, 818 sayılı BK’nun 98/2. maddesi delaletiyle sözleşme ilişkilerine de uygulanması gereken BK’nun 44. maddesi (6098 sk. 114/2. maddesi delaletiyle 52. maddesi ) uyarınca müterafik kusurlu olup olmadığı hususunu da saptanması gerekeceği- Takip ve dava konusu alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu toplanan deliller ile saptanacak olmakla, alacak likit kabul edilemeyeceğinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı, icra takibinde açıkça temerrüt faizi istemiş olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesi gereğince, hakim taleple bağlı olduğundan mahkemece talep edilmeyen vade farkının hüküm altına alınmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu-
ürk Borçlar Kanunu'nun 315. maddesi hükmü uyarınca; temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, istenen kira parasının veya kapsami Türk Borçlar Kanunu'nun 341. maddesinde belirtilen yan giderin muaccel (istenebilir) olması, kira bedeli veya yan giderin verilen yasal sürede ödenmemiş bulunması ve ihtarnamede verilen süre içerisinde ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesinin gerektiği, davaya konu kira sözleşmesinde kira ödemelerinin yıllık peşin olarak mukavele tarihi itibariyle 5. günü akşamına kadar yıllık peşin yapılacağının kararlaştırıldığı, serbest irade ile sözleşmeye konulması nedeniyle geçerli olup tarafları bağlayan bu hüküm gereğince 2001-2002 dönemine ilişkin kira ödemesinin 06.12.2001, 01.12.2002-01.12.2003 dönemine ilişkin ödemenin ise 06.12.2002 tarihe kadar yapılabileceği, davacı tarafından alacak henüz muaccel olmadan 17.10.2001 ve 11.10.2002 tarihlerinde gönderilen ihtarnamelerin hukuki sonuç doğurmayacağı, kaldı ki 17.10.2001 tarihli ihtarnamenin davalıya tebliğ edilemeyip iade olunduğu, bu durumda tahliyeye ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.