Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu hususu, hakimin görevi gereği kendiliğinden gözetmesinin gerekeceği-
Davacı anne işe girdiğini belirterek çocukların velayetini istediğinde; küçüklerin ana yanında kalmasının bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı gibi, hemen meydana gelecek bir tehlikenin varlığı da ispat edilmediği takdirde, ayrıca küçüklerin ana bakım ve şefkatine muhtaç oldukları da gözetilerek, müşterek çocukların velayetinin anneye verilmesi gerektiği-
Nüfus siciline kaydedilmeyen çocuğun sicile tescili için gerekli işlemlerin yapılması amacıyla taraflara süre verilerek tescilinin sağlanması ve sonra çocuğun velayetinin düzenlenmesi gerekeceği-
Türk Medeni kanunun 335. maddesi uyarınca ergin olmayan çocuklar yönünden asıl olanın anne ve babalarının velayeti altında bulunması gerekeceği-
Yargılama süreci boyunca tarafların ortak çocuklarının anne yanında kaldıkları; çocukların anne yanında kalmalarının fiziksel, sosyal, kültürel ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyeceği hususu ispatlanmamış olup, duruşmada dinlenen ortak çocukların da velayet hususunda ebeveynleri arasında seçim yapmak istemedikleri, babanın ise; kendisine yeni bir aile düzeni kurmuş olması ve çocukların alıştıkları çevreden ayrılmaması ilkeleri bir arada değerlendirildiğinde ortak çocukların velayetlerinin anneye verilmesi gerektiği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen karşılıklı boşanma davasında; mevcut hastane kayıtları ile uzman raporlarına göre, hasta eşin bu hastalığa yakalanmasında kendi kusurunun bulunmadığı, evlilik öncesinde de bu hastalık nedeniyle bir uzman tanısının bulunmadığı, hastalığı nedeniyle başkasının bakımına muhtaç olmuş bir kişinin, birlik görevlerini yerine getirmemesi kusur olarak yüklenemeyeceği gibi bakım için anne evine bırakılması, aile içinde alınan bir karar sonucunda olduğuna göre de eşe birlikte yaşamaktan kaçınma şeklinde bir kusurun yüklenilmesinin doğru olmadığı; artık diğer eş tamamen kusurlu sayılacağı için, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği sabit olan hasta eş yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi ve ayrıca hasta eşin menfaatleri zedelendiği ve kişilik hakları saldırıya uğradığı için uygun miktarda maddi ve manevi tazminatın takdir edilmesi gerektiği-
Çocuğun babasının/annesinin acze düştüğü sâbit olmadıkça, dedenin nafaka ile sorumlu tutulamayacağı–
Velayet hakkı kaldırılmadıkça ve velinin çocuğun mallarını idarede zararlandırıcı eyleminin bulunduğu saptanmadıkça, çocuğa kayyım ata-narak, velinin haklarının kısıtlanamayacağı–
Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakimin, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücreti ve yargılama giderlerini takdir ve tayin edeceği- Mahkemece yaşı nedeniyle idrak çağında bulunan ortak çocuk 09.03.2003 doğumlu küçüğün velayeti konusunda görüşlerine başvurulmadan karar verildiğinden, ortak çocuğun bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek. velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması ve psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İlk kararda davacı kadın yararına hükmedilen 10.000 TL manevî tazminat davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davacı kadın yararına hükmedilen manevî tazminatın arttırılmasının doğru olmadığı- İlk kararda ortak çocuk için hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakası, 250,00 TL iştirak nafakası davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktarlar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde ortak çocuk için hükmedilen tedbir ile iştirak nafakalarının arttırılmasının doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.