Davacı ile davalının fiili oturma yerlerinin yakınlığı, annelik duygusunun tatmini ve çocuğun sağlıklı gelişimi ,anne şefkat, sevgi ve ilgisini yaşaması için seçenekli kişisel ilişkiye gerek bulunmayacağı, daha sık ilişki süresinin düzenlenmesi gerekeceği-
TMK.mad.166/3 gereği boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekeceği- 
Görülmekte olan davada, evlilik birliği içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" annenin bekarlık soyadı ile değiştirilmesinin talep edildiği; bu durumda davanın aile hukukuna dayandığı; böyle bir uyuşmazlığın  aile mahkemesinde çözümlenmesi gerekeceği-
Hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusur bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğu- Tarafların ayrı şehirlerde yaşadıkları durumda; mahkemece bu duruma uygun çocuğun velayeti kendisinde olmayan taraf ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki tesisinin düzenlenmesi gerektiği-
İştirak nafakasının, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği–
(AİHM. 03/05/2012 T. ve 60328/09 başvuru numaralı kararında da belirtildiği üzere) Yaş küçüklüğünün çocuğun menfaatinin takdirinde bir kriter olarak kabul edilmesinde herhangi bir şüphe olmasa da, Sözleşme hükümleri çerçevesinde yaş küçüklüğünün iade talebinin reddini haklı kılmaya yetecek tek neden olarak kabul edilmesi olanağının da bulunmadığı- Somut koşullar itibari ile çocuğun mutat meskenine iadesinin çocuk açısından ciddi bir risk oluşturacağının ortaya konulması gerekmekte olduğundan, münhasıran çocuğun yaşının küçük olmasının sözleşmenin 13/1-b maddesi kapsamında iadeden kaçınma hakkı tanımayacağı- Keza, davalı tarafından Türkiye'de açılan boşanma davasında çocuğun geçici velayetinin davalıya bırakılmış olmasının, anılan sözleşme hükümleri bakımından bir öneminin de bulunmadığı-
Davalı annenin müşterek erkek çocuğu baba yanında bırakıp müşterek kızı yanına almak suretiyle ortak konutu terk ettiği, nerede ve kiminle olduğu, ne iş yaptığı, nasıl geçindiği hususunda sağlıklı bilgi edinilemediği, evi terki sonrasında beraberinde götürdüğü kızını farklı yerlerde bulunan üç ayrı okulda öğrenim görmek zorunda bıraktığı anlaşıldığından, davalı annenin bu yaşam tarzı ve kardeşlerin birbirlerinden ayrılmaları küçüklerin bedeni ve fikri gelişimlerini olumsuz etkileyeceğinden, müşterek kız çocuğun velayetinin davalı anneye verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
743 sayılı TMK'nun 541 ve 4721 sayılı TMK'nun 600.maddelerine göre vasiyetnamenin yerine getirilmesi davalarının vasiyet alacaklısı tarafından vasiyeti yerine getirilme görevlisi varsa ona, yoksa yasal ve atanmış mirasçılara karşı açılacağı-
Müşterek çocuğun anne yanında kalmaya devam etmesinin ve velayetin anneye verilmesinin çocuğun gelişimini olumsuz etkileyeceği, bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı gibi hemen meydana gelecek bir tehlikenin varlığının da ispat edilemediği-
Anlaşmalı boşanmaya karar verilirken, anlaşma protokolünün tasdiki hükmü yanında, protokol hükümlerinin de hüküm fıkrasına geçirilmesinin gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.