Çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların kesinleşmedikçe icra edilemeyeceği, kişisel ilişkinin kaldırılması kararının da aynı şekilde kesinleşmeden infaz edilemeyeceği-
Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkemenin Aile mahkemesi olduğu bulunmayan yerlerde ise davaya bu sıfatla Asliye hukuk mahkemesinin bakacağı-
Soyadı Kanunu’nun 4/2. maddesinin “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesinin 08.12.2011 gün ve 2010/119 E., 2011/165 K. sayılı kararı ile iptal edildiği, ancak TMK.’nın 321. maddesinde yer alan “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” hükmü nedeniyle, Soyadı Kanunu mad. 4 ile getirilen kuralın günümüzde sadece bazı istisnai durumlarda uygulanabileceği, evlilik içinde doğan çocuğun babasının (ailenin) soyadını alacağına dair düzenlemenin emredici olduğu, boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olmasının soyadında herhangi bir değişikliğe sebep olamayacağı; o halde velayete sahip ana dahi bu hakka dayanarak kişiye sıkı sıkıya bağlı kişilik haklarıyla ilgili çocuğun soyadının değiştirilmesi davasını açamayacağı-
Evlenmenin iptali davasını Cumhuriyet Savcısı davaname ile açtığı, Cumhuriyet Savcısının davada taraf sıfatı olduğundan duruşmalara katılmasının gerektiği- Evliliğin iptali davasında tarafların ortak çocuklarının evliliğin içinde doğmuş sayılacağı, bu nedenle velayet ve kişisel ilişki hakkında da bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesinde iddiaların ileri sürülüş biçimi itibariyle davacı, TMK. mad. 185/3 fıkrasında belirtilen "sadakat yükümlülüğüne" aykırı davranmaktan dolayı, kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiasıyla davalı eşinden manevi tazminat isteminde bulunmuş olduğundan, davanın yasal dayanağının, bu hâliyle dava aile hukukundan kaynaklandığı ve davaya bakmakla aile mahkemesinin görevli olduğu- "Davanın hukuki dayanağının Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümleri olduğu, boşanmaya sebep olan olay nedeniyle kişilik hakları zedelenen tarafın manevi tazminatı boşanma davasıyla birlikte isteyebileceği gibi, boşanmaya bağlı olmaksızın 'hakların yarışması' çerçevesinde genel hükümlere dayanarak da isteyebileceği, bir kişinin sorumluluğu birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa, hâkimin zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar vereceği, somut davada davacının manevi tazminat talebi boşanmadan bağımsız olarak haksız fiile ilişkin hükümlerden kaynaklandığından asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması gerektiği, TMK. mad. 324 hükmü ile dosya arasındaki icra dosyaları ve davalı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten dolayı uygulanan yaptırım bir arada düşünüldüğünde, davalı annenin çocuğun babayla kişisel ilişki hakkını sürekli olarak engellediği, bundan dolayı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten yaptırım uygulandığı, bu suretle TMK’nın 324. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu durumda davalı annenin sekiz yaşındaki müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullandığı hususunun kanıtlandığı ve müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak davacı babaya verilmesi gerektiği-
Velayeti anneye verilen müşterek çocuklar lehine uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Tedbirlerin boşanma davasına bakan mahkemece alınacağı-
3. HD. 20.10.2016 T. E: 7595, K: 11886-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.