Vasinin ölmüş olmasının, vasilik görevini sona erdirir (TMK.md.479) ise de, küçüğün vesayet altına alınmasını gerektiren durumun mevcudiyetini ortadan kaldırmayacağı, vesayeti gerektiren halin varlığını sürdürdüğü, durum böyle olunca küçüğe yeni bir vasi atanmasının gerekeceği, ne var ki küçüğün ana ve babasının sağ olduğunun da görüldüğü, dava ana ve babaya ihbar edildiğinde bunların velayeti talep etmelerinin mümkün olduğu-
Tarafların gerçekleşen ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, çocuğun artan ihtiyaçları belirlenmeden fahiş bir miktarda nafakaya hükmedilemeyeceği-
Davalı kadının Belçika’da boşanması, orada evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul etmesi, Türkiye’de kocanın açtığı davaya karşı çıkması, eski Medeni Kanun’un 134/2. maddesinde öngörüldüğü gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu–
8. HD. 05.12.2017 T. E: 6814, K: 16235-
Çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri göz önünde bulundurularak daha yüksek iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Yargılama sırasında reşit olan ancak dava tarihinde reşit olmayan, davacı yanında kalan ve eğitim hayatına devam eden müşterek çocuk lehine, reşit olduğu tarihe kadar, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de nazara alınarak, bir hüküm kurulması gerekeceği-
Hasımsız olarak alınan ve kesinleşmiş olan «velayet»e ilişkin ilamların takip borçlusu hakkında infazının istenemeyeceği–
Davaya konu taşınmazın paydaşları arasında küçük bulunması halinde velayet hakkına sahip olan anne ve babaları onları temsile yetkili olduğundan paydaşlığın giderilmesi davalarında onların hasım gösterileceği, veli sıfatıyla hareket eden anne ve babanın hakimden izin almasının gerekmeyeceği, ancak velinin menfaati ile küçüğün menfaati çatışmakta veya bu kişilerin bir engeli olması durumunda Medeni Kanun'un 376. maddesine göre sulh hukuk mahkemesi tarafından tayin edilen kayyım vasıtasıyla davaya devam olunacağı-
Davacı kadın ve davalı erkeğin, anlaşmalı olarak açılan davanın duruşma gününe kadar aynı evde ayrı odalarda kalmalarının, kadının doğum gününde beraber yemek yemelerinin; erkek tanığın, "davacı, davalıyı affetmedi hatta ben de affetmesi için ikna etmeye çalıştım" beyanı karşısında af olarak değerlendirilemeyeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çok olup, daha uygun miktarda maddi - manevi tazminat takdiri gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.