Aynı olaya tanıklık eden çocukların ifadeleri arasında hareket yönünden çelişki bulunduğundan, bu ifadelerin hükme esas alınamayacağı, mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamının eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, ne var ki bu sonuca tamamen davacının tutum ve davranışları sebebiyle ulaşılıp davalının kusuru bulunmadığından; kusursuz eş aleyhine açılan boşanma davasının reddi gerekeceği-
Mahkemece, tarafların eşit kusurlu kabulüne yönelik kusur belirlemesi doğru değil ise de, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı kadın, az da olsa kusurlu olup, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullan gerçekleştiğinden verilen boşanma kararının sonucu itibarıyla doğru olduğu-
Sadakatsiz kocanın, kıskançlık gösteren karısı hakkında boşanma davası açamayacağı–
Davalı kadının hakaretlerine karşılık, eşine şiddet uygulayan, sevmediğini ve boşanmak istediğini söyleyen davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu-
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu ve bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekeceği- Taraflar arasında görülen boşanma davasında evlilik birliğinin zina nedeni ile değil şiddetli geçimsizlik sebebiyle sona erdiği ve kararın kesinleştiği anlaşıldığına göre mahkemece TMK. 236/2 maddesinin uygulanmamış olmasının isabetsiz olduğu-
Her ne kadar, inançlı işlem yönünden ileri sürülen iddia, yazılı bir delil ile ispat edilememiş ise de; toplanan deliller ve Sulh Ceza Mahkemesi’nin dava dosyası içeriği birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazın davacı tarafından davalıya devriyle ilgili işlemin tehdidin yarattığı korkunun etkisiyle yapıldığı, böylece ikrah yönünden ileri sürülen iddiaların sübuta erdiği-
Kamu görevlilerinin, görevlerinden dolayı yapılan eleştirilere karşı daha esnek davranmaları, ağır eleştirilere açık olmaları gerekeceği, bununla birlikte dava konusu yazıların, demokratik toplum düzenlerinde meşru sayılabilecek nitelikte olduğu ve sivil denetim içerdiği, bu haliyle ifade özgürlüğü kapsamında kaldığından davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı-
Anne ve babasının etkisi altında kalıp eşine kötü davranan, hakaret ve küfür eden, babasının eşine bıçak çekmesine sessiz kalan, müşterek konutun elektrik ve suyunu kapatıp, davacı eşine eşyalarını topla git diyerek evden kovan davalının (koca) tamamen kusurlu olduğu-
Boşanma veya ayrılık davası açıldığında hakimin, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorunda olduğu- Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın ve yanında bulunan müşterek çocuklar yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği- Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğundan, velayeti temyiz edene tevdi edilen müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmesinin gerektiği-
Davalı-davacı kadının eşine hakaret ettiği ve eşyaları attığı anlaşıldığı, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği- Bağımsız olarak açılan nafaka davası ile ilgili karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.