Davalı kocanın eşine hakaret edip, ona fiziksel şiddet uyguladığı, ortak konuta geç gelmeyi alışkanlık haline getirdiği, birlik görevlerini yerine getirmekten kaçındığı; buna karşılık davacı kadının ise yatağını ayırarak eşinden ayrı yattığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından; boşanmaya neden olan olaylarda daha fazla kusurlu olan koca aleyhine maddi manevi tazminata hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu-
Haftada 45 saati aşan fazla çalışmaların haftalık zaman dilimlerine göre hesaplanacağı- Fazla çalışmanın haftalık yerine günlük olarak belirlenmesinin yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen bu maddi hatanın usuli hak oluşturmayacağı- Asgari geçim indirimi ücret niteliğinde olmadığından çıplak ücrete asgari geçim indirimi ilave edilerek işçilik alacaklarının hesaplanmasının hatalı olduğu-
Kişilik haklarına saldırının koşul ve kapsamının, M.Y.nın 24. maddesinde belirtildiği, Borçlar Yasasının 49. maddesinde ise saldırının varlığı halinde yaptırımının düzenleme altına alındığı, her iki maddenin temel öğesinin hukuka aykırılık olduğu, eylemin hukuka aykırılığının varlığı için öze ve biçime ilişkin koşulların irdelenmesinin gerekeceği, öze ilişkin koşulların; gerçeklik, güncellik ve kamu yararı olduğu, kamu yararı öğesinin, toplumsal ilgi olarak da tanımlanabileceği, biçime ilişkin koşulun ise, anlatımda ve konunun sergilenişindeki ölçülülük olduğu, davalı aleyhine tanıklık eden kişiler ile davalı arasında çeşitli idari, hukuki ve cezai davaların bulunması nedeni ile husumet olduğu, bu durumda bu tanık beyanlarına dayalı olarak hüküm kurmanın mümkün olmadığı-
Boşanma-Tebir Nafakası
Konusu ve içeriği hukuka aykırı olup aynı zamanda suç oluşturan sözlerin, yayın organı tarafından aynen yayımlanmış olmasının o yayını hukuka uygun hale getirmeyeceği ve yayımlayanları sorumluluktan kurtaramayacağı-
Toplanan delillerle eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verileceği yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru bulunmadığı-
Davacı işçinin "cinsel taciz ve saldırıya uğradığını" ileri sürerek yaptığı şikayet üzerine "kovuşturmaya yer olmadığına" ilişkin karar verilmesinin, davacının kıdem tazminatı talebinin başı başına reddine gerekçe teşkil etmeyeceği- Davalı işverenin, "işyeri soruşturması neticesinde verilen kararın detaylarının taraflar ile paylaşılmayacağının bildirildiği", ayrıca cevap dilekçesinde "davalı işverenin bu yazıyı tebliğ ettikten sonra davacı ve vekili ile bir toplantı düzenlediği ve davetin davalı şirket tarfından yapıldığının da ifade edildiği, feshin davacı işçi tarafından gerçekleştirildiği tarih dikkate alındığında 6 günlük hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği- Yargılama sırasında dava dışı şirkete yazılan müzekkere cevabında; "davacının, davalı şirketteki iş akdini feshetmeden önce iş görüşmesi yapıldığı ve olumlu cevap verildiği" belirtilmemiş olup, mahkemenin bilirkişi raporundaki bu tespite dayanan gerekçesinin soyut bir yorumdan ibaret olduğu- Çalışma hakkı anayasal bir hak olduğundan, davacının ayrıldıktan sonra yeni iş bulmasının, bu hak kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- İş akdini bu şekilde fesheden işçinin fesihten önce iş görüşmesi yapması ya da fesihten sonra tekrar çalışmaya başlamasının kötü niyetli davranış olarak görülemeyeceği; ancak işçinin fesihten önce başka bir işveren ile iş sözleşmesi imzalamasının sadakat borcuna aykırılık teşkil edeceği, somut olayda böyle bir durumda söz konusu olmadığından, davacı işçinin iş akdini haklı bir neden olmaksızın feshettiğine dair gerekçelerin yerinde olmadığı- Davacı tanık beyanları, işyeri soruşturma raporu, fesih bildirimi ve doktor raporları birlikte değerlendirildiğinde davacının cinsel taciz nedeni ile iş akdini haklı olarak feshettiğinin kabulü ile kıdem tazminatı talebinin kabulü ile davalı-karşı davacının ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davacının fesih ihtarnamesinde ikramiye alacağını da talep ettiği ve bu alacak yönünden davalı işvereni dava açılmadan önce temerrüde düşürdüğü dikkate alınmaksızın, hüküm altına alınan ikramiye alacağında dava ve ıslah ayrımı gözetilerek faize hükmedilmesinin de hatalı olduğu-
Davacı kocanın tam kusurlu olması durumunda Türk Medeni Kanununun 197. maddesi uyarınca davalı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu kanıtlandığından, davalı lehine uygun tedbir nafakası takdir edilmesi gerekeceği–
Davacı kadının bir Limited Şirketin % 33.33, bir Limited Şirketin % 12.50 ve bir Anonim Şirketin ise % 10 oranında ortağı olduğu, 2006 model Audi A-4 marka aracının bulunduğu anlaşıldığından davacı kadının boşanmayla yoksulluğa düşeceğinin kabul edilemeyeceği-
Davacı kadının eşine hakaret ettiği; buna karşılık davalı kocanın da aşırı alkol alarak eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda, davalı kocanın daha fazla, davacı kadının ise az kusurlu olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.