Telekonferans yöntemiyle yapılan arabulucu müzakerelerinde iki haftalık dava açma süresi, arabulucu ve her iki taraf imzasının tamamlandığı tarihten itibaren başlayacağı-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli  davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İptal davasının hukuki niteliği itibariyle dava konusu malın aynına ilişkin olmayıp, şahsi bir dava olduğu, bunun doğal sonucu olarak da dava ve tasarrufa konu mal devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmeyeceği; sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkanı sağlayacağı- İptal davasının amacının, İİK-277. ve devamı maddelerinde öngörüldüğü gibi borçlunun mevcudunu azaltmaya yönelik tasarruflarını iptal ettirmek olduğu- İİK.nun 283. maddesi hükmüne göre iptal davasının konusu taşınmaz mal olduğu takdirde, davalı 3. şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan bu taşınmazın haciz ve satışı istenebileceği- Aciz nedenine dayalı tasarrufun iptali davasında davalı 3. kişinin aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat edebileceğ, çünkü dava şartlarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması gerektiği- Eğer tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatının çözümlenmesi gerektiği, bu nedenledir ki 3. kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerektiği- Tasarruf iptali davalarında davacının gerçekten alacaklı olmadığına ilişkin 3. kişilerce ileri sürülen savunmanın bu davalarda tartışılamayacağına ilişkin düşüncenin kabulüne olanak bulunmayıp, bu düşüncenin; hukukun temel ilkelerinden olan, iki kişinin 3. kişi aleyhine açık veya zımni biçimde anlaşmasının 3. kişiyi bağlamayacağı prensibine de aykırı olacağı-
Dava bir miktar para alacağına ilişkindir. Davalı borçlu tarafından icra takibine yetki ve borç bakımından itiraz edilmiş ise de, yargılama aşamasında davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde, taraflar arasında bazı ticari alışverişlerin gerçekleştiği, alınan malların karşılığı olan borcun ifa edildiği, borç ilişkisinin sona erdiği belirtilerek akdi ilişki inkâr edilmemiş, tam tersine akdi ilişki kabul edilmiştir. Hal böyle olunca, BK.’ nun 73. HMK’ nun(HUMK’ nun) 10. ve İİK.’nun 50. maddeleri uyarınca alacaklı davacının ikametgâhındaki icra dairesinin de yetkili olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması gerektiği ve hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verileceği- Tespit davasına konu edilen muhdesatların, tereke hesabına dahil edilip edilmeyeceği, daha önce açılan ve görülmekte olan tenkis davasında ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilebileceğinden; davacının muhdesatın tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı; bir başka deyişle dava şartının gerçekleşmediği dosyaya yansıyan bilgi ve ve belgelerle anlaşıldığından davacı tarafın tespit davası açılmasında güncel hukuki yararın bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken; işin esası incelenerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Banka şubesinden kullanılan konut kredisi sebebiyle ödenen toplam 2.674,21 TL masrafın iadesinin talepte edildiği davada, dava değeri 6502 Sayılı Kanun'un 68. maddesi gereğince Tüketici Hakem Heyetine başvuruda bulunmasını zorunlu kılan miktarda olduğu ve bu miktar için mahkemeye dava açılmasının yasa gereği mümkün olmadığı gerekçesiyle alacak davasının dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece öncelikle vergi borcuna ilişkin davaların kesinleşmesi beklenerek bilirkişiden davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan hem davalı gerçek kişinin kesinleşmiş vergi borcu miktarının, hem de davalı şirketin vergi borcu miktarı ve hangi döneme ait olduğu, şirketin vergi borçları nedeniyle davalı borçlu gerçek kişi hakkında 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi gereğince takip yapılıp yapılmadığı hususunda ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dosya kapsamından ve tarafların beyanlarından davalı borçlunun iplik işiyle, davalı üçüncü kişinin ise kumaş boyama işiyle uğraştığı anlaşılmakla, mahkemece davalıların şirket merkezleri ve fabrikalarının bulunduğu yerleri tespit edip, aralarında ticari ilişki bulunup bulunmadığı konusunda ticari defterlerini bilirkişi vasıtasıyla inceleterek, ayrıca spor kulübünde hangi tarihler arasında yönetim kurulu üyeliklerinin bulunduğu da tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği-
Kural olarak, intifadan men edilmedikçe paydaşların birbirlerinden ecrimisil isteyemeyecekleri; intifadan men koşulunun gerçekleşmesinin de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı olması gerekeceği-
Konusu ve tarafları aynı olan yabancı mahkeme kararının tanındığı ve kararın kesinleştiği bu nedenle kesin hüküm teşkil edeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.