Sözleşmede kararlaştırılan tazminatın süresiz uygulanamayacağı, maktu tazminatın tarafları bağlayacağı süre sözleşmedeki teslim süresinin, gecikilen sürenin uzunluğu, öngörülen tazminat miktarı, geçen süre içinde gerçekleşen enflasyon, fiyat artışları, döviz fiyatları ve faiz oranlarındaki artış ve eksilişler ve rayiçlere göre istenebilecek miktar ile maktu tazminatın ödenmeye devam edilmesi halinde arsa sahibinin elde edeceği miktarlar da gözönünde tutulmak suretiyle bu hususta bilirkişi görüşünden de yararlanılarak, sözleşmedeki miktarın en az 1 yıl süreyle mutlak bağlayıcı olacağı ve maktuen belirlenen miktar ile rayiçlere göre saptanacak miktar arasında en az bir misli fark bulunması gerektiği de dikkate alınarak hakkaniyete uygun biçimde hakim tarafından takdir edilmesi gerekeceği, hakim tarafından belirlenen makul süreden sonraki gecikme tazminatı miktarının da; taşınmazın mevkii, konumu, ülkenin ve inşaatın yapıldığı yerin sosyo ekonomik koşulları da gözönünde tutulmak suretiyle ve sözleşmede kararlaştırılmış gecikme tazminatı yokmuş gibi gecikme tazminatının en az mahalli piyasa rayiçlerine göre mahrum kalınan kira bedeli kadar olacağı ilkesine göre bilirkişiye hesaplattırılması gerekeceği-
Rücuan tazminat istemi-
Aile hekimi olarak çalışan ve 657 sayılı yasa hükümlerine tabi olan davalının, denetim görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürüldüğüne göre, Anayasa'nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceğine, kamu görevlisi hakkında adli yargı yerinde dava açılamayacağına göre; kast ve kusur aranmaksızın husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davaya konu edilen yayında yazının içeriği ve veriliş şekline göre konunun güncel, kamuoyunu ilgilendiren, görünür gerçeğe uygun olduğu ve davacının yayının yapıldığı günlerde kamuoyunun gündeminde olan bir şahsiyet olduğu anlaşılmakta olup, dava konusu yazı içeriğinde davacının özel hayatından bahsediliyor ise de yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde saldırı amacı taşımadığı, kamuoyunun gündeminde olan bir kişi hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesinin ön planda tutulduğu anlaşıldığından ve yazının bütününe bakıldığında davalı gazetede yayınlanan yazıda davacının basına verdiği demeçlerin eleştirisel açıdan kaleme alındığı anlaşıldığından, davalı gazete de yayınlanan yazısının demokratik bir toplumda “çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce” kavramları kapsamında kabul edilmesi gerekmekte olup, davacının kişilik haklarına saldırının oluşmadığı-
Taraflar arasındaki tazminat davası-
Davalı şirketin 24.12.2010 tarihinde kurulup tescil edildiği, şirket sözleşmesi ile davalının 10 yıl süreyle şirketi temsile münferiden yetkili müdür olarak atandığı, şirket müdürü tarafından noterden alınan düzenleme şeklindeki vekâletname ile davalının genel yetkili ticari vekil olarak atandığı, şirket müdürünün, davalının kızı olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından davalı şirketin kaşesi altında yazılıp imzalanan ve müşterilerine gönderilen ve ayrıca haksız rekabet teşkil ettiği hususu kesinleşen yazıda, kurucusu ve ortağı olduğu davacı şirketten ayrılarak davalı şirketi kurduğunu ve hizmetlerine bundan sonra farklı bir şirket ismiyle devam edeceğini belirttiği; davalının, davalı şirketin hissesinin kendi adına kayıtlı olmasına rağmen öğrenci olması sebebiyle tüm işlerin babası tarafından takip edildiğini belirttiği, buna göre; davalı şirketin kaşesi altında davalı tarafından yazılan ve müşterilerine gönderilen yazının haksız rekabet teşkil ettiği ve bu hususun kesinleştiği, davalının şirket müdürü olduğu ve diğer davalının ise şirket organı gibi hareket ettiği gözetilerek anılan davalıların TMK’nın 50. maddesi gereğince, kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesinin gerektiği, sonuç itibarıyla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı dava dilekçesinde talep ettiği kıdem tazminatına dava tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi talep etmiş olup talep gözetilerek kıdem tazminatına dava dilekçesi ile talep edilip hüküm altına alınan bölümüne dava tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi yürütülmesi gerekirken fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozma nedeni olsa da bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmeyeceğinden hükmün düzeltilerek onanması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.