3194 sayılı İmar Kanunu’na göre; her türlü inşaatın, yerel idarelerden izin alınmasına bağlı olacağı, izinsiz veya izne aykırı yapıların, aynı yasa uyarınca, suç teşkil etmesi nedeniyle yıktırılacağı, kaçak yapılarla ilgili yaratılan ekonomik değerlerin hukuken korunmaları ve dolayısıyla bunlarla ilgili olarak herhangi bir zararın tazmininim talep edilemeyeceği, somut olayda, İmar Kanununa aykırı olarak, yeşil alan üzerine inşaat yapımını öngören sözleşmenin, BK. nun 20. maddesi (şimdi; TBK. mad. 27) uyarınca batıl olacağı, bu durumda , hem noterde düzenleme şeklinde düzenlenmeyen ve hem de İmar Kanununa aykırı olarak yeşil alan üzerinde inşaat yapımını öngören sözleşmenin, geçersiz ve butlan ile batıl olduğundan, davacının yıkılan binalarla ilgili olarak meydana gelen zararının tazmini istemi ile açılan davaların tümden reddi gerekeceği-
Birlik görevlerinin yerine getirilmemesinin kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği-
Mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulduğu anlaşıldığından, mahkemece; dava dilekçesi ve tensip tutanağının davalıya usulüne uygun tebliği yapılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra, işin esası ile ilgili inceleme ve araştırma yapılarak, oluşacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, davalıya savunma hakkı ve duruşmalara katılma imkanı tanınmadan, 6100 sayılı HMK’nın 27.maddesine aykırı olarak, hukuki dinlenilme hakkının kullanılmasına imkan verilmeden, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu tutukluğunun devamına ilişkin karar ile davacının yaşam hakkının tehlikeye düşürüldüğü; koruma tedbiri ile öngörülen amaç dışında sonuçlar meydana geldiği; eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı ve yeterli gerekçe de gösterilmediği, masumiyet karinesinin göz ardı edildiği; bu durumun, yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı olduğu ve ağır kusur oluşturduğu; HUMK'un 573/2. maddesi uyarınca da, davalıların sorumluluklarını gerektirdiği-
Trafik kazası sonucu meydana gelen araç hasar bedeli ve araç değer kaybından oluşan maddi tazminatın tahsili istemi-
Uyuşmazlık; kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin eldeki asıl ve birleşen davada, mahkemece verilen ilk kararın davalı idare vekili tarafından m2 birim fiyatı yönünden, davacı vekili tarafından ise vekâlet ücretine ilişkin temyiz edildiği hususu dikkate alındığında, ilk bozma kararı öncesi tespit edilen 5.031,27 TL/m2 birim bedelinin davalı idare lehine usuli kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı, buradan varılacak sonuca göre bozma kararı sonrası birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
İİK'nın 89/4 üncü maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığı genel hükümler çerçevesinde belirlenir, diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için, borçlunun, haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle, üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, İİK’nun 89/1 inci maddesi kapsamında haczedilebilecek muaccel bir alacağının bulunmasının zorunlu olduğu- Üçüncü kişi şirketin, asıl borçlu şirkete, haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle kesinleşmiş ve muaccel bir borcunun bulunup bulunmadığının tespiti için her iki tarafa ait tüm ticari defter ve belgeler ile 2016 yılına ait ticari defterlerle birlikte banka hesapları ile asıl borçlu ile üçüncü şahıs arasında düzenlenen sözleşme hükümleri de dikkate alınarak, (her iki şirketin 2016 yılına ait defter kayıtlarını oluşturan defter ve belgelerin, Fatura, Çek, Hakediş, Teminat Mektubu, Avansla ödemeleri, Banka dekontları vb. evrakların) üzerinde karşılaştırmalı olarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle borçlunun üçüncü şahıs şirketten kesinleşmiş ve muaccel bir alacağının olup olmadığının net olarak tespit edilerek sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri yerine, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Trafik kaydındaki tescil işleminin idari nitelikte olduğu- Bu bakımdan idari nitelikteki bir işlemden dolayı, idari dava olmadan idari makamları bağlayıcı biçimde karar verilemeyeceğinden "aracın, trafik kaydının iptâline ve tesciline" şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı- Hüküm fıkrasında yer alan "davalı şirket adına ... plakalı araçla ilgili oluşan tescil ile ilgili işlemin iptâline, yeniden A. Y. adına TESCİLİNE" sözcük dizisinin çıkarılarak yerine "İ.İ.K.nun 283. maddesi uyarınca araç kaydının iptâline mahal olmadan ... plakalı araç üzerinde davacıların haciz ve satış isteyebilmesinin tanınmasına" biçiminde sözcük dizisinin eklenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekilince bozma kararından önce mahkemeye verilen ve usulünce harçlandırılan 12.11.2002 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusunun (müddeabihin) arttırılmış bulunmasına, bu durumda yerel mahkemece kurulan hükmün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74. maddesinde açıklanan taleple bağlılık kuralına aykırı bulunmayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.