Alacağın varlığı ve miktarı 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kıldığından mahkemece takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Erken ödemeye dayanan alacak davasında, uyuşmazlığa konu yapılan kesintinin erken ödeme bedeli olup olmadığı ile yasada ve sözleşmede öngörülen % 2 oranını geçip geçmediğinin tespit edileceği- Kredi sözleşmesi kapsamında davacıdan tahsil edilen hayat sigortası ve konut sigortası primlerinin iade talebinin haksız olup olmadığının tespitinde kredi sözleşmesine ait hesap özeti, varsa sigorta poliçesinin getirtilip incelenmesi gerektiği-
Konut finansmanı kredisinin teminatı olan ipotek aktinde "taşınmazın borçlunun bankadan kullandığı diğer kredilerin de teminatı" olduğu yönündeki kaydın, tüketici olan borçlu açısından yazılmamış sayılması gerektiği-
Borçlunun satış talebinden sonra yaptığı taksitle ödeme taahhüdünün İİK'nun 111/1. ve 2. fıkrasındaki şartlara uygun olmaması durumunda, bununla icra takibi durmayacağı- Borçlunun İİK. mad. 111/1 ve 2. fıkradaki şartlara uygun olmayan taksitle ödeme taahhüdünün (teklifinin) alacaklı tarafından kabul edilmesi halinde, alacaklı ile borçlu arasında bir taksit anlaşması yapılmış olacağı ve bu halde de borçlu taksitleri anlaşmaya göre zamanında ödediği sürece borçlunun hacizli malları satılamayacağı ve satış isteme sürelerinin işlemeyeceği- Alacaklı, İİK. mad. 111/1 ve 2. fıkradaki şartlara uygun olmayan böyle bir taksitle ödeme teklifini kabul etmezse borçlunun hacizli mallarının satılacağı- İcra mahkemesince anılan taahhüt işleminin, İİK. mad. 111/3. fıkrasında belirtilen şekilde alacaklının rızasına bağlı olması nedeniyle alacaklının anılan taahhüt işleminde imzasının bulunması sebebi ile satış talebinden sonra yapılan taahhüdün geçerli olduğu gözetilmek suretiyle ilk taksitin ihaleden önce yatırılıp yatırılmadığı araştırılmadan karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tasarrufun iptali davasında, uygulamada özellikle kambiyo senedine dayalı icra takiplerinde, alacağını borçlusundan tahsil edememiş alacaklılar tarafından açılan tasarrufun iptali davalarında, icra takibi bonoya dayanıyorsa -kural olarak- borcun bononun tanzim tarihinde, çeke dayanıyorsa çekin 'keşide tarihinde' değil, çekin bankaya/takas odasına ibraz edildiği tarihte doğmuş olduğunun kabul edildiği-
İnançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği- Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın, yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği- Yine yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu- Somut olayda davacı tarafından bir kısım kredi bedellerinin ödendiği, bu ödemelerin delil başlangıcı niteliğinde olduğu sonucuna varılmakla, inançlı işlem iddiasının ispatı bakımından tarafların göstermiş oldukları sair delillerin de toplanıp, davacının tapu iptali ve tescil isteğinden vazgeçmiş olmasının taşınmazın bedelinden de vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği gözetilerek inceleme ve araştırma yapılması gerektiği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, maddi olaya uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa, mülga HUMK 388 ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun ve denetime elverişli olmayan hükmün re'sen bozulması gerektiği-
Taraflar sözleşme serbestisi çerçevesinde üzerinde ipotek yükü olan bir taşınmazın satışı konusunda anlaştıkları, bu satışla ipoteğin, üçüncü kişi ipoteği hâline gelmiş olan taşınmazdaki bu yük dışında davalının borçtan şahsi sorumluluğunun davacı tarafından üstlenildiğine dair bir anlaşmanın bulunmadığı, resmî senette yer alan “ipoteğin tüm hukuki vecibeleriyle taşınmazın bu bedelle satışının kabul edildiği” yönündeki açıklamanın borçtan şahsen sorumlu olmayan malikin haklarına ilişkin yukarıda anılan hükümlerini ortadan kaldırmayacağı, bu açıklamada geçen “ipoteğin hukuki vecibesi”, aksi kararlaştırılmadıkça, taşınmazın satışına katlanmak olduğu ve bu yükümlülüğe katlanan kişinin TMK.’nin 884. maddesiyle öngörülen haklara sahip olduğu, bu açıklama yazılmamış olsa dahi; tıpkı davalının ipotekle teminat altına alınan kredi borcundan şahsen sorumluluğunun devam etmesi gibi, davacının satın aldığı taşınmaz üzerindeki ipoteğin neticelerine katlanma yükümlülüğünün değişmeyeceği, üstelik davalının kendisinin satın aldığı bedelle aynı satış bedeli üzerinden taşınmazı davacıya sattığı ve bedelin tamamını da aldığı, ayrıca düzenlenmiş bir şahsi sorumluluk anlaşmasının bulunmadığı, bunun yanı sıra; ipotek alacaklısı bankanın, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte davacıyı da taraf olarak göstermesi kanundan doğan zorunlu takip arkadaşlığının gereği olduğu ve sonucu değiştirmediği; davacının, kredi borcunu şahsen üstlenmediğini ileri sürdüğüne, davalı da aksini ispatlayamadığına göre borçluya ait koşullar çerçevesinde borcu alacaklıya ödeyen ve taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldıran davacının kanun gereği alacaklının haklarına halef olduğunun ve ödediği bedeli davalıya rücu edebileceğinin kabulünün gerektiği-
Takip konusu kredi konut finansmanı kapsamında olduğundan tahsil harcının ¼ oranında alınmasının gerekli olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.