Şikayetçi borçlu, İİK'nun 134. maddesine dayalı olarak ihalenin feshi isteminde bulunmuş olup; icra mahkemesince, tensip ara kararı ile şikayetçi vekiline, davanın borçlulara yöneltilmesi için 10 günlük kesin süre verilmiş ise de, kesin süreye riayet etmeme halinde borçlunun "bu hakkından sarfınazar etmiş sayılacağının ve şikayetin reddedileceğinin" açıkça ihtar edilmediğinden kesin süreye uyulmamasının doğuracağı sonuçlar açıklanmadığından, HMK’nun 94. Maddesine uygun ve geçerli bir kesin mehilden söz edilemeyeceği-
Mahkemece davalı tanıklarına davetiye tebliğ edildiği ancak tanık adına çıkarılan davetiyenin tebliğ edilmeksizin iade edildiği anlaşılmış olup HMK 240/3 maddesi uyarınca gösterilen adreste bulunamayan tanık yönünden davalıya adres göstermesi için uygun kesin süre verilmeden davalının ispat hakkı ve dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
22. HD. 04.03.2019 T. E: 2017/20550, K: 4871-
Devletin, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlendiği, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağladığı, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğunu kabul ettiği, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunun olduğu- TMK' nin 1023. maddesine göre, tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı, aynı ilkeyi tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişinin bu tescile dayanamayacağı-
Sicil kayıtlarından davalı olarak gösterilen gibi bir şahıs firması olmadığı ve firmayı temsilen ihaleye katılanın da davadan önce öldüğü anlaşıldığından, pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Menfi tespit davası-
Bozma sonrası alınan ara kararın maille davacı vekiline tebliğ edilerek bozmanın gerekleri yerine getirilmesi gerekirken ara kararın tebliğ edilmemesinin bozmayı gerektirdiği-
Davacı hakkındaki haczin ihtiyati haciz olmaması, kesin haciz olması ve davacının da haciz tutanağında açık borcu kabul beyanına göre, kesin haciz sırasında verilen beyanın borcun ikrarı olarak kabul edilmesi gerekeceği-
Alacaklının, takip talebinde dayanmadığı sözleşme içinde yer alan yetki sözleşmesine dayalı olarak itirazın kaldırılması isteminde bulunması mümkün olmadığı gibi, borçlunun sözleşmeyi kabul etmesi de söz konusu olmayıp; ispat yükü alacaklıda olup, yetki itirazını İİK'nun 68. maddesinde yazılı belgelerle ispatlayamaması nedeniyle, yetki itirazının kaldırılması talebinin reddi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.