İlk malikin talebi üzerine Kadastro Müdürlüğünce oluşturulan sınır ve yüz ölçümlere göre taşınmazların çap kayıtlarının oluşturulduğu, ve dosyanın taraflarına kayden satıldığına göre, uygulama Kadastrosu Komisyonu tarafından ifraz haritası sonucu oluşan ve kadastro paftasına aktarılan sınıra göre taşınmazların yüz ölçümünün belirlemesine dair kararın yerinde olduğu, davanın uygulama kadastrosuna itiraz davası olduğu gözetildiğinde mülkiyet aktarımına neden olacak şekilde karar verilemeyeceği, davacıların iddiasının kadastro tespitinden sonra oluşan ifraz haritasının hatalı olduğu, diğer bir anlatımla mülkiyet talebine ilişkin bulunduğuna göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süreye bağlı kalınmaksızın genel mahkemelerde her zaman dava açabileceği-Mahkemece uygulama kadastrosuna itiraz davasının reddine, çekişmeli taşınmazların komisyon tutanağında belirlenen sınır ve yüz ölçümleriyle tapuya tesciline karar verilmesi gerektiği-
Kazandırıcı zamanaşımı sebebine dayalı tescil davalarında, MK. 713’deki koşullar yanında gerek Tapulama Kanunu ve gerekse Toprak ve Tarım Reformu Ön Tedbirler Kanunundaki koşulların da mahkemece - doğrudan doğruya- gözetilmesi gerekeceği-
Kadastroca taşınmazın “malik (sahip) hanesi”nin boş bırakılmış ol- ması halinde, taşınmazın “tapu sicilinde malikinin kim olduğu anlaşılamayan” nitelik taşıyacağı (MK. 713/II) ve zilyedlikle kazanılabileceği-
Tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi ve kayıt maliki ile aynı kişi olunduğunun tespiti işleri de HMK'nın 382. maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayıldığı
Kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılmasının mümkün olduğu-
Mülkiyetin yitirildiği iddiası ile açılan ve devletin sorumluluğunu gerektiren tazminat davalarında, hazinenin herhangi bir haksız fiiline ya da sebepsiz zenginleşme nedenine dayanılmadığından, B.K. 125 maddesinde ifadesini bulan genel zaman aşımının dava süresinin hesaplanmasında esas alınması gerekeceği ve davanın 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olacağı-
İlgili paydaş tarafından, müşterek mülkiyet konusu taşınmazın paydaşlar arasında uzun süreden beri devam eden eylemli kullanma sonucu oluşan kullanma biçimine aykırı davranışının önlenmesinin istenebileceği -
3402 sayılı Kanun'un "bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" şeklindeki 12/3. maddesinin Hazine tarafından devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile açılan davalarda uygulanmayacağı- Hazine adına kayıtlı 533 parselin 1987 yılında yapılan ifrazı sonucu, dava konusu edilen 797 sayılı parselin oluştuğunun kayden sabit olduğu, bu haliyle de isteğin kadastro öncesi neden değil, kadastro sonrası neden olduğu, bu durumda olayda 3402 sayılı Kanun'un 12/3 maddesinin uygulama olanağının olmadığı-
Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği, bu hususun mahkemece re'sen gözetileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.