Dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yaylak yerlerden olduğu saptanırsa olayda 4342 sayılı Mera Kanunu'nun Geçici madde 3, birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının inceleme ve araştırma konusu yapılması, başka bir anlatımla yaylak olduğu saptanarak Yasa uyarınca Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmaza davalının emlak ve rayiç bedeli toplamının yarısı depo ettirilerek hazinenin bu bedel karşılığı davadan kanun gereği vazgeçmesi gerekip gerekmediği yönü üzerinde durulması gerekeceği-
Kesinleşen 2-B alanında kalan taşınmazların hazineye ait yerlerden olduğu, 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı yasanın Ek-10.madde hükmü gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemeyeceği- Nitelik kaybı sebebiyle orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlardaki kullanım durumlarının belirlenmesi amacıyla yapılan 5831 sayılı yasa ile 3402 sayılı yasaya eklenen Ek-4. madde kapsamında yapılan çalışmalar için yasa koyucu tespitlerin kesinleşmesinden sonra dava açmak için kısıtlayıcı bir süre öngörülmediğinden Kadastro Yasasından kaynaklı çalışmalara ilişkin getirilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin Ek-4 madde gereğince yapılan çalışmalara da uygulanması gerektiği-
8. HD. 13.06.2018 T. E: 10901, K: 14053-
7. HD. 05.11.2024 T. E: 3772, K: 4887
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi-
Davacı, dava dilekçesinde açıkça çekişmeli 389 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan ve hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kargir evin kendisine ait olduğunu öne sürüp, bu kısım yönünden lehine muhdesat şerhi verilmesini talep ettiği halde, Mahkemece talep aşılarak davacının isteği bulunmayan ve teknik bilirkişi raporunda yeri gösterilen ihata duvarı yönünden de muhdesat şerhi verilmesi isabetsiz olduğu gibi, davacı lehine muhdesat şerhi verilen tel örgünün bütünleyici parça niteliğinde olmayıp, her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilecek ve taşınmazdan ayrılması mümkün eşya mahiyetinde olduğu, bu haliyle tel örgünün teferruat olarak kabulünün gerekeceği, bu nitelikteki eşyalar yönünden beyanlar hanesine şerh verilmesinin mümkün bulunmadığı göz ardı edilerek hüküm kurulması da isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı..
20. HD. 24.06.2019 T. E: 2016/13491, K: 4403-
Yargılama sırasında ölen davacının belgesiz zilyetlik yolu ile en fazla 100 dönüm miktarında taşınmaz edinebileceği halde, değerlendirmede hataya düşülerek mirasçılarının her birinin 100 dönüm taşınmaz edinme hakkının bulunduğu gerekçesiyle taşınmazın tamamının davacı mirasçıları adına tesciline karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Hal böyle olunca davacı taraftan tercih hakkı sorularak, tercihte bulunmadıkları taktirde mahkemece resen belirlenecek 100 dönüm miktarındaki taşınmaz bölümünün harita üzerinde gösterilmesi için dosyanın fen bilirkişisine tevdii ile bozma gereği doğrultusunda infaza elverişli rapor alınması, bu şekilde belirlenecek 100 dönüm miktarındaki taşınmaz bölümünün davacı mirasçıları adına; geri kalan bölümünün miktar fazlası olarak davalı adına tesciline karar verilmesi gerektiği-
Kadastro tespitine itiraz davası- Bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı- Aynı parselle ilgili biriyle çelişen iki farklı hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığı- Eldeki davanın konusu olan taşınmaza komşu parsele ilişkin dava dosyası ilgili yerden getirtildikten sonra mahallinde, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişisi ve bir fen elemanının katılımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, 1958 tarihli memleket haritası, 1954 ve 1984 tarihli hava fotoğrafları ve amenajman planı çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; 3116 sayılı Orman Kanunu (3116 sayılı Kanun), 4785 sayılı Kanun ve 5658 sayılı Kanun karşısındaki durumunun saptanması; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanun'un 45 inci maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 tarihli ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 tarihli ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal - renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.