Mahkemece dava onusu zeytin ağaçlarının kal'i istemiyle ilgili olarak, 3573 Sayılı kanun çerçevesinde değerlendirme yapılması ondan sonra kal isteği hakkında karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesinin doğru olmadığı- Taleple bağlılık ilkesi gereği taraflarca tel örgüler bakımından bir talep olmadan tel örgünün kal'ine karar verilmesinin de doğru olmadığı-
Dairenin 13.04.2011 tarih 2012/1019-7686 17.06.2011 tarih 2010/35 E.-2012/4323 K. sayılı ilamlarında belirtildiği üzere, dava dışı aynı ada 171, 172, 173 ve 174 sayılı parsellerin kadastro sırasında 1938 tarihli vergi kayıtlarının kuzey sınırlarını mera okuduğu gerekçesiyle mera olarak sınırlandırıldığı, sonrasında anılan parseller bakımından Kadastro Komisyonuna yapılan itiraz üzerine 25.02.2000 tarihinde, vergi kaydının kuzey sınırını mera okumakla birlikte taşınmazların mera ile ilgisinin bulunmadığı, öncesinde harman yeri olarak kullanıldığı ve köy içinde kaldığı, üzerine bina yapıldığı ve komşu taşınmazlarla birlikte kullanıldığı gerekçesiyle sınırlandırmanın iptaliyle, itiraz edenler adına tesciline karar verildiğinin tespit edildiği, ayrıca, vergi kaydının dava konusu taşınmaz yönünü mera okuması yeterli olmayıp bu yönde eylemli meranın da bulunmasının gerekeceği-
Uyuşmazlık, TMK’nın 713/1. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir... Davaya konu taşınmazın hangi nedenle tescil harici bırakıldığı araştırılmamış; imar planı kapsamında bulunup bulunmadığı ilgili Belediye Başkanlıklarından sorulmamış; ziraatçi bilirkişi kurulundan taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi yönünden ayrıntılı rapor alınmamış; zira yine söz konusu hususların tespiti amacıyla yöntemine uygun şekilde hava fotoğrafı incelemesi yaptırılmamış; dosya arasında yer alan soyut içerikli ve zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda açıklama içermeyen, yalnızca dava konusu taşınmazı değerini belirtilmekle yetinilen bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.
Aynı köyde bulunan ve aynı vasfa sahip bulunan bu parseller arasındaki aşırı değer farklılığının neden ileri geldiği hususunda anılan iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden tenkis hesabı yapılmak suretiyle sonuca gidilmiş olmasının doğru olmayacağı-
Mahkemece öncelikle, eldeki davada 3402 sayılı Kanun'un 30/2. maddesi uyarınca resen araştırma ilkesinin uygulanması söz konusu olduğundan Hazine, İlçe Belediyesi, Trabzon Büyükşehir Belediyesi ve Orman İdaresinin davada taraf olması gerektiği gözetilerek davacı tarafa adı geçen kamu tüzel kişiliklerini davaya eklemek suretiyle husumetin yaygınlaştırılması için süre verilmeli, bilahare yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi bilirkişisi, bir ziraat mühendisi bilirkişisi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.
Borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan tarım arazisinin haczedilemeyeceği, borçlunun bu maddeden yararlanabilmesi için asıl uğraşısının çiftçilik olması gerekeceği, yani geçimini çiftçilik ile temin etmesi gerekeceği, bunun için borçlunun bizzat kendisinin ziraat yapması zorunlu olmayıp tarım arazisini ortakçıya (yarıcıya) vermek suretiyle işletmesi halinde de bu madde uyarınca haczedilmezlik şikâyetinde bulunabileceği-
Davacı tarafın dava konusu taşınmazı 30 senedir ekip biçmediğini beyan ettiği ve yapılan keşif sonrası düzenlenen ziraatçi bilirkişi raporunda da söz konusu taşınmaz üzerinde tarım yapılmadığının belirlendiği görülmekle dava konusu taşınmazı davacının iradi olarak terk ettiğinin anlaşıldığı, hal böyle olunca, davacı yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının oluşmadığının kabulünün gerekeceği-
Orman kadastrosuna ve kadastro tespitine itiraza-
Merci tayini kararları kesin olup, aleyhine karar düzeltme yoluna gidilemez. Mahkemece, davanın uygulama kadastrosuna itiraz niteliğinde olduğu dikkate alınarak, taraf delillerinin buna göre toplanması, alınacak bilirkişi raporları da tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekmektedir. Dava, uygulama kadastrosuna itiraza ilişkin olup, uygulama kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermektir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, kadastro faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yöneliktir. Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle Mahkemelerce, uygulama faaliyetine eşdeğer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.
Davacının, davalının parseline diktiği ağaçların “ileride zarar vereceği”nden bahisle, “ağaçların kesilmesi (kaldırılması) suretiyle elatma-nın önlenmesi” isteminde bulunamayacağı - Bir ağacın dallarının ve köklerinin, ancak, komşunun taşınmazına geçip de zarar verdiği takdirde kaldırılabileceği (kesilebileceği)-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.