Mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen kararın direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edildiği-Mahkemece ilk kararda 19.10.2015 tarihli uzman raporu doğrultusunda hüküm kurularak davanın kabulüne karar verildiği hâlde, Özel Dairenin bozma kararı sonrasında Mahkemece davacıların vakfiye içeriğine göre galle fazlasına müstehak olup olmadıklarının belirlenmesi açısından, 05.05.2019 tarihli uzman görüşü ve 02.03.2020 tarihli bilirkişi raporu alınıp, bozmadan sonra toplanan bu yeni deliller de değerlendirilip gerekçeye esas alınmak suretiyle direnme kararı verildiği, bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni delillere ve bu yeni delillere göre oluşturulan gerekçeye dayalı olarak kurulan hükmün, yeni hüküm niteliğinde olduğu-
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceği- Yerel mahkemece yapılan ilk yargılamada, "vakfın mevcut mütevellisinin olduğu ve görevini sürdürdüğü, mütevelliliğe ehliyet kararının ancak vakıf mütevelliliğinin boşalması durumunda verilebileceği" gerekçesiyle "davanın reddine" karar verilmiş iken; direnme olarak adlandırılan kararda bu kez, "daha önce alınan ilam hükmü ortadan kalkmadan tevliyete müstehiklik kararı alınamayacağı, davacının bulunduğu batından evvelki batında kimsenin bulunmaması durumunda davacının şartları taşıyıp taşımadığının araştırılmasının gerekeceği, Arşive Neşriyat Müdürlüğünün 2005 numaralı defterinde vakıf evladının erkek olanlarının en büyüğü ve en akıllısına tevliyet şartı olarak kabul edildiği, ayrıca hükmen mütevelli olanın “tevliyat şartı”ndaki yaşının, davacıdan büyük olduğu, dolayısıyla davacının davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığı gerekçesine yer verilerek; yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı-
8. HD. 28.02.2019 T. E: 960, K: 2123-
Davada Ercüment Şeninci dışındaki diğer davacılar Berber Zade H. M. Ağa Bini M. Vakfı'nın salt vakıf evladı olduklarının tespitini istemiş bulunduklarına göre, bu yönde hüküm kurulması ile yetinilmesi gerekirken anılan yasa maddelerine uygun düşmeyecek ve dolayısıyla infazda kuşkuya ve duraksamaya yer verecek biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değil ise de; bunun düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmakta olup yargılama devam ederken dosya her üç davacı yönünden de dosya işlemden kaldırılmış, davacılardan sadece biri dilekçe ile davasını yenilemiş olduğu anlaşıldığından, davayı yenileme talebi olmayan davacılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği- Temyiz için gerekli harcı ve masrafı yatırmamış olması üzerine, mahkemece temyiz harç ve masraflarının yatırılması aksi halde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağını bildireceği-
Bölge Adliye Mahkemesince davacı ... vekilinin istinaf istemi ise değerlendirilmediği ve adı geçen davacının istinaf istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği anlaşıldığından, bölge adliye mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine HMK'nin 359. maddesine uygun hüküm sonucu oluşturulmadığı, davacı ... yönünden ortada temyizen incelenebilecek bir kararın bulunmadığı dikkate alınarak; davacı ... vekilinin istinaf başvurusu da değerlendirilmek üzere bir karar verilmesi için bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerektiği-
Davaya konu Suyakanmış H. Binti A. Vakfı'na ait 917 tarihli vakfiyede, tevliyetin kız erkek ayrımı yapılmadan batın şartı (yani ön batında vakıf evladı varken sonraki batında bulunan evladın hak sahibi olamaması kuralı) ile evlada bırakıldığı, dosyada bulunan nüfus kayıtlarından son mütevelli Ruhi C. ile davacının amcası C. ve halası Ü.'nün sağ oldukları, son mütevellinin tek başına oğlu adına tevliyetten feragat etmesinin yeterli olmadığı anlaşıldığından, davacının tevliyetin tespitine ilişkin davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün doğru olmadığı-
Tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespitine ilişkin şahsa bağlı davayı açan davacının temyiz aşamsında vefat etmesi halinde, mahkemece davacının ölümü sebebiyle dava konusu hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekeceği-
Vakıflar hukukunda uzman yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, somut olayda galle almaya hak kazanılmasına ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren 5 yıl içinde gerekli başvuruyu yapmış bulunan davacılara uygulanma olanağı bulunmayan 6111 Sayılı Yasa ile getirilen değişiklik uyarınca hak düşürücü sürenin geçirilmesi gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Galle fazlasının, galleye hak kazandığını mahkeme kararı ile ispat edenlere ve onların evlatlarına vakıf yönetimine süresinde başvurmaları halinde vakfiye ve Yönetmelik hükümleri doğrultusunda ödenmesinin gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.