3. HD. 24.10.2018 T. E: 2017/4035, K: 10496-
Vakıf şerhinden kaynaklanan teminat (vakıf taviz bedeli) bir gayrimenkul mükellefiyeti olup, gayrimenkul mükellefiyetlerinde Medeni Ka- nunun 1023.maddesinde hükme bağlanan “tapuya itimat prensibinin” uygulanamayacağı, başka bir anlatımla bu şerhten haberi olmaksızın iktisapta bulunan sonraki maliklerin dahi, vakfın şerhten kaynaklanan hakkına karşı sorumlu olacakları-
Vakıftan galle fazlasının alınabilmesi için öncelikle vakfeden ile kan bağının ispatlanması sonra da bu hususta vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekeceği-
Vakıflar Yasası'nın tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemeyeceği, anılan yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazine'ye geçtiğinin ileri sürülemeyeceği, aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazine'ye geçmesine yasal olanağın olmadığı-
Vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemi-
Vakıf malların -vakfın niteliğine göre- zamanaşımı ile kazanılıp kazanılamaması–
8. HD. 23.05.2019 T. E: 2018/3472, K: 5486-
6760. sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca tüzel kişiliği bulunan katma bütçeli Vakıflar Genel Müdürlüğü ile 3533 sayılı Yasanın 1. maddesinde yer alan kuruluşlar arasında 2762 sayılı Vakıflar Kanunu hükümleri gereğince mülkiyeti vakfına ait olup tüzel kişilik niteliği bulunan mazbut vakıflar nedeniyle çıkan uyuşmazlıklara genel mahkemelerde bakılacağı, tahkim yoluna gidilemeyeceği-
5737 sayılı Vakıflar Yasası'nın 6/1. fıkrasına göre mazbut vakıfların Genel Müdürlük (Vakıflar Genel Müdürlüğü) tarafından yönetileceği ve temsil edileceği, Yasa’nın bu açık maddesine göre yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olmasına rağmen davalı mazbut vakfın bulunduğu yer gerekçesiyle Şanlıurfa Mahkemeleri’nin yetkili gösterilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Dava konusu taşınmaz 07.10.1940 tarihinde kadastroya tabi tutulmuş kadastro tutanağı şerhsiz olarak 07.10.1940 tarihinde kesinleşmiş olup; davacı vakıf şerhinin tapulamadan önceki ilk tedavül kayıtlarında bulunduğu iddiasıyla, vakıf şerhinin tapu siciline işlenmesi için davasını 27.06.2001 tarihinde açmış olduğundan 3402 sayılı Yasa ile öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine göre, vakıf şerhinin sicile yazılması isteğinin yerel mahkemece reddinin yerinde olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.