Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa dahi, bu kişi adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe mülkiyetin intikalini sağlamayacağı, tapuya şerh verilen satış vaadi sözleşmesinin 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebileceği, tapudaki haczin kaldırılması için anılan süre içinde tescil davası açılması ve 3. kişi adına taşınmazın tescil işleminin tamamlanmasının zorunlu olduğu-
Olayda sözleşmeden sonra muhtesat yapımı söz konusu olmadığından tazminat isteğinin reddi doğru ise de sözleşme kapsamı nazara alınarak elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne; karşı tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Takibe konu senedin, teminat olarak verildiğinden bahisle borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borca itirazın esasına girilmediğine göre; İİK'nun 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince, alacaklının tazminat ile sorumlu tutulmasının doğru olmadığı, o halde; İlk Derece Mahkemesi’nin şikayetin kabulüne ve tazminat isteminin reddine yönelik kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nce borçluların da istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine ve ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği- Alacağın dayanağı düzenleme şeklinde satış vaadi ve inşaat sözleşmesinde olduğu gibi, dava konusu iptali istenen tasarruf işlemin de davalı borçlu şirket adına şirket ortağı ve temsilcisi tarafından şirket nam ve hesabına yapıldığı, iptali istenen tasarruflara konu taşınmazların aslında borçlu şirkete ait olması nedeniyle (nam-ı müstear şeklinde) davanın esasına girilmesi taraf delillerinin toplanması dava konusu tasarrufların İİK'nun 277, 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadıkları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece, "davalı şirketin dava konusu taşınmazda hiçbir zaman malik olmadığı gibi diğer davalının da borçlu şirketin tasarrufu ile malik olmadığı" gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Taşınmaz satış vaadinden doğan davaların on yıllık zamanaşımına bağlı olduğu ancak, satışı vaad olunan taşınmazın, vaad alacaklısına teslim edilmiş olması halinde, zamanaşımı savunmasının MK. 2 uyarınca iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığından dinlenmeyeceği–
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verilmesinden son-ra, taşınmaz malikinin (satıcının) vergi borcundan dolayı taşınmaza konulan haczin kaldırılmasını lehine satış vaadinde bulunulmuş olan alıcının isteyemeyeceği-
Kooperatif üyesinin kooperatifteki fazla üyeliklerin iptaline ilişkin talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu-
Davalı ile aralarında imzalanan 03.08.2011 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi hükümleri gereğince taşınmazın davalıya teslim edildiği, fakat davacının sözleşmede belirlenen bedeli ödemeyerek yükümlülüklerini yerine getirmediği, temerrüt nedeniyle sözleşmenin fesh edildiğinin davalı tarafa bildirildiğini ileri sürerek, taşınmaza el atmanın önlenmesi ile taşınmazın tahliyesine-
Kayıt malikinin terekesi yöntemine uygun olarak paylı mülkiyete dönüştürülmediği sürece elbirliği mülkiyetine tabi olacağından kök murisin mirasçılarından olan davalının murisinin taraf olduğu satış vaadi sözleşmesinin bu aşamada ifa olanağı olmayıp, bu itibarla mahkemece davacının tescil talebinin reddi ile ikinci kademedeki tazminat isteği değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Elbirliği mülkiyetine konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.