Menfi (olumsuz) tesbit konulu -menfi (olumsuz) tesbit davası sonucunda- davanın kabulüne/reddine ilişkin kararların, kesinleşmeden infaz edilemeyeceği, ilamda yer alan eklentilerinde aynı kurala tâbi olduğu (yani; ilamda yazılı «tazminat» ve «yargılama giderleri»nin de ilamın kesinleştiği tarihte muaccel olacağı ve bu tarihten itibaren bunlara faiz yürütülebileceği ve infaz edilebileceği)–
Menfi tespit davası sonucunu belirleyen ilam kesinleşmedikçe, icranın iadesinin mümkün olamayacağına dair hükmün, bu dava nedeniyle davacı borçlu yararına hükmedilmiş avukatlık ücreti ve sair yargılama giderlerinin tahsiline dair hüküm fıkrası bölümünün yerine getirilmesi dileği ile açılmış icra takibi ile ilgili olmadığından takibin iptaline (HUMK. mad. 443) karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının talebi icra mahkemesinin hukuk bölümüne kaydedilmiş, yapılan yargılama sonucunda mahkemece, İİK’nun 89/4. maddesi uyarınca tazminat ve aynı Kanun'un 338/1. maddesi uyarınca cezalandırılma istemiyle açılan davalara ceza mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiğinden mahkemenin hukuk bölümünün görevsizliğine, dosyanın mahkemenin ceza esasına kaydının yapılmasına, müteakip işlemlerin icra ceza esası üzerinden yürütülmesine karar verildiği- İcra mahkemesinin hukuk bölümü ile ceza bölümü arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olmayıp, iş bölümü ilişkisi olduğu; İİK’nun 363. maddesinde icra mahkemesinin hukuk bölümünün hangi kararlarının temyizi kabil olduğunun tahdidi olarak sayıldığı ve gönderme kararları bu kapsamda kabul edilmediğinden söz konusu yerel mahkeme kararının temyizinin mümkün olmadığı-
Bir ilam hükmü icra edildikten sonra nakzedilip de, aleyhinde icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kat'i bir ilamla tahakkuk ederse ayrıca hükme hacet kalmaksızın icranın tamamen veya kısmen eski haline iade olunacağı, bu nedenle borçlunun icranın iadesini isteyebilmesi için (İİK. 40/2 gereğince) bozmadan sonra verilecek hükmün kesinleşmesinin zorunlu olduğu-
İcra takip dosyasında, icranın iadesi koşulları gerçekleştiği için borçlunun bu dosyadan kesinleşmiş bir alacağının bulunduğundan söz edilemeyeceği-
İlama dayalı bir alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağı-
İİK.'nun 276.maddesinin, taşınmazların ilamsız icra yolu ile tahliyesinde, tahliyesi istenen yerde kiracıdan başka bir kimse ile karşılaşılması halinde uygulanabileceği, bu durumda icra memurunun yapması gereken işlemin ne olduğunun bu maddede düzenlendiği-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davada, hakkındaki hüküm kesinleşmiş olan davalı yönünden, bozma ilamı sonrası, davanın konusunun kalmadığı- Müşterek müteselsil sorumlulukta borçlulardan birinin borcu ödemesi ile diğer borçlunun da borçtan kurtulacağı- Bozma ilamı sonrası yapılan yargılamada yeni kusur durumuna göre davacı tarafın hak edeceği maddi tazminat tutarı, davalının kullandığı aracın dava dışı zorunlu trafik sigorta şirketince daha önceden yapılan ödemeyle fazlasıyla karşılandığından maddi tazminata ilişkin borcun sona ereceği ve maddi tazminat bakımından davanın konusunun kalmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinin isabetli olduğu, bu davalı tarafından davacı tarafa icra kanalıyla fazladan yapılan maddi tazminat ödemesinin (İİK. mad. 40) icranın iadesi hükümlerine göre ileride davacıdan talep edilebilmesi hakkı bakımından, davalının, yeni kusur oranına göre aslında sorumlu olması gereken maddi tazminat miktarı bakımından da bir tespitte bulunulması gerektiği- İlamlı icra emrine itiraz etme hakkı olmayan ve bu nedenle hakkındaki icra takibi kesinleşen borçlunun, takibi durdurabilmek için bu borcu cebri icra tehdidi altında ödemekten başka çaresi olmadığı ve bu durumda, iradi olarak borcun ödenmesinden bahsedilemeyeceği- İlk ilamda %75 kusur oranına göre davalı 15.000 TL manevi tazminata hükmedildiği halde, bozma ilamı sonrası davalının kusur oranının %35’e düştüğünden, yeni kusur durumu, maluliyet derecesi, ekonomik ve sosyal durum, duyulan acı gibi nedenler dikkate alınarak ilk ilamda belirlenen manevi tazminattan daha düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından temyiz dilekçesine ekli olarak sunulan ve davalı ile davacı vekili tarafından imzalanan protokolde; "işbu dava sonucunda verilen karardan kaynaklanan borcun tüm fer'îleri ile işbu davaya konu sözleşme nedeniyle davalının davacıya toplam ....TL ödeme yapacağının" kararlaştırıldığı, "ayrıca ödemenin yapılması durumunda davacının davalıdan işbu dava ve davaya konu sözleşme gereğince hiçbir talepte bulunmayacağının" belirtildiği, yine "ödeme yapıldığında davalının tüm sonuçları ile ibra edileceği" hususunun kararlaştırıldığının anlaşıldığı, söz konusu protokol gereğince davalı tarafından ciro edilerek davacıya verilen toplam ....TL bedelli çeklerin davacı tarafından tahsil edildiğinin de taraf beyanları ile sabit olduğu, hâl böyle olunca yerel mahkemece, temyiz aşamasında davacı tarafça dosyaya sunulan protokolün, tarafların karardan sonra eldeki davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak aralarında anlaşmaya vardıkları ve bu nedenle söz konusu protokolün davaya son veren taraf işlemi niteliğinde olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- "Taraflar arasında karar tarihinden sonra imzalanan protokolün mahkeme kararının infazına yönelik bir anlaşma niteliğinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İş Mahkemesi kararının, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin ilamı ile bozulduğu, İş Mahkemesinin ... dosyası ile yeni kayıt aldığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, borçlunun buna istinaden İİK 40/2 hükmü gereğince ilamın ortadan kalkması sebebiyle yatırılan paranın iadesi talebinin İcra Müdürlüğünce reddedilmesinin hatalı olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.