Davanın, tapu iptali ve tescil istemi olduğu, her ne kadar davacı bakımından Kutlubey köyü ile taşınmazın bulunduğu köyde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca miktar araştırması yapılmış ise de, davacının babasının öldüğü tarih itibariyle davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliği bulunmadığı anlaşıldığından davacının babasına ait veraset belgesi alındıktan sonra miras bırakan H. ile dava dışı diğer mirasçılar yönünden de aynı biçimde miktar araştırmasının yapılmasının, davacı her ne kadar dava dilekçesindeki parselin tamamının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiş ise de, yargılama oturumunda imzalı beyanıyla istediği taşınmazın yaklaşık 12-13 dönüm civarında olduğunu bildirdiği halde bu miktar orantısız bir biçimde aşılarak karar verilmesinin doğru olmadığı-
İmar ihyaya muhtaç yerlerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesini müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılmasının mümkün olduğu-
MK’nun 713/1. maddesi uyarınca açılan tescil isteğini içeren davalarda mahkemece araştırılacak hususlar–
20. HD. 24.06.2019 T. E: 2016/13491, K: 4403-
Hazine tarafından, kadastroca tesbit harici bırakılan yere ilişkin olarak gerçek kişi aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasında; davalı «kadastro öncesi nedenleri ileri sürüp, hak sahibi olduğunu hükmen kanıtlayamadığı ya da sonraki imar-ihya ve buna bağlı zilyedliğine daya-narak dava açıp, MK.nun 713. maddesinde öngörülen koşulların yararına gerçekleştiğini gösteren kesinleşmiş bir tescil kararı ibraz edemediği sürece» tesbit harici bırakma işlemi hukuki varlığını koruyacağı –
21.6.1987 gün ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra yeni yasal düzenlemeye dayanılarak imar ihya nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında, kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılıp da reddedilerek kesinleşmiş bulunan tapu iptal ve tescil davalarına ilişkin kararların, o kararlarda imar ihya olgusu sabit görülmüş olsun veya olmasın kesin hüküm oluşturacağı-
İdarenin yasa ve yönetmelik hükümlerince yürütmekle yükümlü tutulduğu kamu hizmetinin tabii bir sonucu olarak kurulan ve idari bir nitelik taşıyan hak sahipliğinin tesbitine ilişkin işlemin yargısal tasarruf, bunun iptaline ilişkin davaya bakmaya ise idari yargının görevli bulunduğu-
Ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemeyeceği- Dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığının anlaşılması halinde keşif sırasında, mahallinde yaşlı, tarafsız yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan bölgede ikamet eden şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, aynı yöntemle gösterilecek taraf tanıkları, teknik bilirkişilerin huzurunda dinlenmesi, yerel bilirkişiler ve tanıklardan zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi; taşınmazın ilk maliki, intikali ve tasarrufu hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmesi, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi, bu yolda taşınmazın niteliğiyle ilgili ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması; teknik bilirkişiye keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi, taşınmazın eğimi klizimetre ile ölçülmesi yine topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınması gerektiği-
Dava imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olup imar-ihyanın başladığı değil tamamlandığı tarihten itibaren kazanmayı sağlayan süre işlemeye başlayacağına göre davada imar-ihyanın tamamlandığı tarihin belirlenmesinin önem kazandığı, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları imar-ihyanın tamamlandığı tarih bakımından birbiri ile çelişkili tarihler ifade etmekte olup, taşınmazın 1999 yılında Hazine adına tapuya tescil edildiği de gözetildiğinde en geç 1979 yılında imar-ihyanın tamamlandığının belirlenmesi halinde davacı açısından mülkiyeti kazanma imkanının doğabileceği-
Murisin veraset belgesinin alınmasının ve değerlendirme bakımından dosyaya sunulmasının gerekeceği, dava konusu taşınmaz satış, bağış veya terekenin paylaşımı sonucu davacıya kalmamış ise,davacının üçüncü kişiye karşı tek başına dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.