Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin borçlusu ve aynı zamanda alacaklının müşaviri olan kişinin müşavirlik görevini bırakmaksızın, sözleşme konusu taşınmazı tapuda adına tesçil ettirmesinin, “iyiniyet kuralı” ile bağdaşmayacağı–
Davalının dava konusu sözleşme ile üçüncü kişinin borcunu üstlendiği ve imzayı inkar etmediği dikkate alınarak işin esasına girerek karar verilmesi gerektiği-
“Feragat” ve “kabul”ün kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı irade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptalinin istenebileceği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405. ve 406. maddeleri kapsamında kalan, akıl sağlığı, malvarlığını kötü yönetme, savurganlık sebeplerine dayalı kısıtlanma kararı verilmesi istemi-
Kısıtlanması istenilen kişinin borçlarından dolayı uzun yıllar hakkında çok sayıda icra takibi yapıldığı, mahkemede tanık olarak dinlenen babasının bankalara olan borçlarını ödediğini ancak ödeme gücünün kalmadığını, dinlenen kısıtlı adayının 30-40 milyar borcunun olduğunu ve dosyada bulunan imzalı boş bonoları niçin imzaladığını bilmediğini ifade ettikleri, kısıtlı adayının çeşitli şirketlere borçlarının bulunduğu ve çok sayıda telefon aboneliği ile ödenmeyen borçları dikkate alındığında, bu kişinin kısıtlanması için yeterli sebep bulunduğu halde, davanın reddine karar verilemeyeceği-
Vesayet altındaki kişinin, vasinin açık veya örtülü izni veya sonraki onamıyla ve ayrıca vesayet makamının izniyle kambiyo senedi düzenleyebileceği—
Dosyada bulunan tanık beyanı, özürlü raporu ile mahkemece alınan devlet hastanesi raporu ve kısıtlı adayının 90 yaşlarında olduğu gözetildiğinde, TMK nun 408. maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği anlaşıldığından davanın kabulü yerine yerinde bulunmayan gerekçe ile yazılı biçimde reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Evlilik dışında veya evliliğin sona ermesinden üç yüz gün sonra doğan veya baba tarafından mahkeme kararı ile soy bağı reddedilen çocuğun, anasının bekarlık hanesine, anasının soyadı ve onun bildireceği baba adı ile tescil edileceği, küçüklerin baba adının annenin beyanına göre yazılmasının, küçüklerle annenin boşandığı eski eşi arasında TMK'nun 282. maddesine uygun soy bağı ilişkisi kurulduğunu göstermeyeceği, küçüklere kayyım atanması sağlanıp karar verilmesi gerekirken babanın sağ ve velayetin onda olduğu gerekçesi ile davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olacağı-
Kural olarak, nüfusa kayıtlı olunan yerin yerleşim yeri kabul edileceği hususunun yasadan kaynaklanan karine olduğu, ancak yerleşim yerinin eylemli olarak neresi olduğu belli ise, yerleşim yerinin eylemli olarak oturulan yer olduğu-
Annenin velayet görevlerini ağır suretle ihmal ettiği bu nedenle davalı annenin küçük üzerindeki velayetinin kaldırılmasına karar verildiği bu hususun taraflarca temyiz edilmeyip kesinleştiği anlaşılmış olup, davacı babanın küçüğe karşı yeterli ilgiyi göstermediğine ya da ona karşı olan yükümlülüklerini ağır bir biçimde savsakladığına dair yeterli delil bulunmadığı gibi davacı babanın küçüğü sahiplendiği halde velayetinin davacı babaya verilmesine yönelik talebin reddi ile velayetinin kaldırılması ve küçüğe vasi tayini için ihbarda bulunulmasına şeklinde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.