Davaya konu aracın, satın alındığı tarihten itibaren ortaya çıkan ve davalıya ihbar ile aracın yenisi ile değiştirilmesi talebine dayanak teşkil eden arızaları davanın devamı sırasında dahi tekrarlanmakla; bu kadar süre servise giden, tamirine karşın tekrarlanan arızalar taşıyan ve talebin niteliğine göre davalı yanca yenisi verilmedikçe iade edilmesi de gerekmeyen araçtan, yasanın aradığı anlamda sürekli yararlanıldığını, kabule olanak bulunmayacağı, açıklanan durum karşısında; koşulları gerçekleşen, aracın ücretsiz yenisi ile değiştirilmesi talebinin kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece her bir talep hakkında ayrı ayrı değerlendirme yapılıp infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulması gerekirken davacının alacak talebinin ne kadarının kabul edildiği ve borcundan mahsup edildiği, ne kadar borcu kaldığına işaret edilmeksizin davanın reddine şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmında, şikayette hukuki yararın bulunmadığı belirtilen taşınmazın ... Parsel’de kayıtlı ..... numaralı bağımsız bölüm olduğuna değinildiği, ancak gerekçenin devamında söz konusu taşınmaza ilişkin şikayetin esastan reddedildiği ve ihale bedeli üzerinden para cezasına hükmedildiğinin belirtildiği, bu suretle kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirildiği anlaşıldığından, o halde; Bölge Adliye Mahkemesi’nce kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişki oluşturulmasının, HMK'nun 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olduğu-
Bozma kararı ile ilk hükmün hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirdiği; bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hükmün yeni bir hüküm olduğu; bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerektiği; mahkemece bu husus gözetilmeden, "tazminat konusunda verilen kararın Yargıtayca onanmış ve kesinleşmiş olduğundan, yeniden hüküm kurulmasına gerek olmadığına" şeklinde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Şikayetçi vekilinin yüzüne karşı tebliğ edilen icra mahkemesi kararı üzerine, süre tutum dilekçesi verilmiş olup, mahkemece, temyiz harcının yatırılması hususunda şikayetçi vekiline süre verilmemiş olduğundan, ve Yargıtya'ca temyiz harcının tamamlanması prosedürünün işletilmesi için dosyanın geri çevrildiği ve süresinde temyiz harcının yatırıldığı anlaşıldığından, temyiz isteminin incelenmesi gerekeceği- Kira bedelinin ödendiği yönündeki iddia ile kur farkı nedeniyle talep edilen bedelin iptaline ilişkin talebin mahkemece tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı erkeğin ortak çocuğun eğitim giderlerinden davacı babanın sorumluluğunun kaldırılması talebinin reddine yönelik istinaf talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, istinaf sınırlamasının hatalı yapılması ve bu hatalı sınırlandırmaya göre erkeğin, ortak çocuğun eğitim giderlerinden davacı babanın sorumluluğunun kaldırılması talebinin reddine yönelik istinaf talebinin incelenmemesinin doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-
Menfi tespit davası-
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının, "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilemeyeceği- Islah dilekçesinde talep edilen “yasal faiz” ifadesinin, 3095 s. K. m.1'de düzenlenen "yasal faiz" olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanmasının, diğer faiz türlerinin yorumlanması yolunu da açarak kavram kargaşasına neden olacağı-Davacı, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koyduğundan, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden yasal faiz uygulanması, ancak 4857 s. İş K. mad. 34 gereğince, ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- "Dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin 4857 sayılı İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İcra takibine dayanak yapılan ilamın incelenmesinde, alacağın; apartmanın kanalizasyon sorununun giderilmesi sırasında meydana gelen kazadan doğan tazminata ilişkin olup, alacaklı 634 sayılı Yasa'nın 35. maddesine göre apartman yönetimi hakkında takip yapabileceği gibi, aynı Kanun'un 20. maddesi uyarınca da ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat malikleri hakkında da takip yapabileceği-
Dava konusu taşıma sözleşmesinin hukukî imkânsızlık nedeniyle geçersizliğinde, tarafların faaliyette oldukları taşıma sektöründe basiretli davranma yükümlülüğü altındaki bir tacir olarak bilinmesi gereken hususların niteliği de göz önüne alındığında, geçersizliğe dayalı olarak ortaya çıktığı iddia olunan zarardan, davalı taşıyıcının kusurlu davranışının bulunmaması nedeniyle sözleşme öncesi sorumluluk kapsamında herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının kabulünün gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.