Her ne kadar, bononun yazı ile yazılan miktar kısmında tahrifat yapıldığı bilirkişi tarafından tespit edilmiş ise de; senedin düzenlenme tarihindeki Türk lirasının değeri gözönüne alındığında 121,00 TL için bono düzenlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle bononun yazı ile yazılı miktar kısmı yazılırken "bin" kelimesinin maddi hataya dayalı olarak hatalı yazıldığının kabulü gerekeceği, aksi yöndeki kabulün aşırı şekilcilik olup, ağır hak kaybına sebebiyet verecek nitelikte olduğu, öte yandan; mahkemece alınan bilirkişi raporunda rakamla yazılı miktar kısmında tahrifat olduğunun tespit edilmediği ve alacaklı tarafından takip talebinde senedin miktarının 120.000,00 TL olarak belirtildiği hususları birlikte nazara alındığında, salt borçlunun beyanı ile senedin gerçekte 12.000,00 TL olarak düzenlendiği sonucuna varılamayacağı, o halde mahkemece, borçlunun itirazının reddine karar verilmesi gerekeceği-
İflâsın ertelenmesi kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılacak takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacağı ve evvelce başlamış olan takipler de duracağından, iflâsın ertelenmesi kararından sonra borçlu hakkında yapılmış olan "takibin durdurulmasına" değil, "takibin iptâline" karar verilmesi gerekeceği–
Mahkemece; borçlunun, itirazında İİK'nın 33. maddesinde belirtilen belgelere dayanmadığı nedeniyle itirazın reddine karar verilmiş olup; temyiz dilekçesine eklenen, alacaklı kooperatiften alındığı iddia edilen, kooperatif müdürü tarafından imzalanan belgede ''kooperatifimizde borç ve ortaklık ilişkisi olmadığı'' ibaresi bulunduğundan, yerel mahkemece verilen kararın hatalı olduğu-
Kesinleşen (önceki) Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile iktisadi işletme tarafından yapılan borca itirazın şikayetçi borçlu Dernek adına yapıldığı ve geçerli olduğu kabul edildiğinden, daha sonra borçlunun ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve yapılan itirazın geçerli sayılmasına yönelik şikayette hukuki yararının bulunmadığı- Aynı takipte, borçlu adına yapılmış iki ayrı geçerli itiraz olduğunun kabul edilemeyeceği-
İmza incelemesi yapılan belge bono olduğu, noter senetlerindeki imzayla bonoda borçlu şirketin temsilcisine atfen atılı bulunan imzanın aynı el ürünü olması senette bulunan imzanın şirket temsilcisine ait olması sonucunu doğurmayacağı, takibe konu bonoda borçlu şirkete atfen atılı bulunan imzaların borçlu şirket temsilcilerine ait olduğu bilirkişi raporları ile ispatlanamadığı-
Ticari vekilin özel yetki verilmedikçe kambiyo taahhütlerinde bulunamayacağı, ticari mümessilin bu tür işlemleri yapma yetkisinin olduğu,limited şirketlerde ticari mümessil tayin etmeye genel kurul yetkili olup, ticari mümessilin ise ticari vekil atayabileceği, borçlu şirketin ticari mümessili tarafından ticari vekil olarak atanan kimsenin vekaletnamesinde şirket adına kambiyo senedi tanzim yetkisi verilmiş olmadığından, ticari vekil tarafından imzalanan senet nedeniyle şirketin sorumluluğu cihetine gidilemeyeceği-Ticari mümessilin temsil yetkisinin ticaret siciline tescili gerekirken; ticari vekilin temsil yetkisinin sicile tescil edilemeyeceği-
Mahkemece, borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca kabul edilen miktar ve ferileri için takibin durdurulması yerine, takibin iptali yönünde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Son bilirkişi heyet raporunun da diğer bilirkişi raporları gibi aynı içerikte olduğu, alacaklının bu raporlarla imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlayamadığı, kabul kararının hukuka uygun olduğu, başka heyetten bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği-
İcra mahkemelerince verilen hükümlerin –genel mahkemelerce aksine bir karar verilmedikçe- takip hukuku alanında uygulanabilecekleri–

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.