Ödeme emrinin iptaline ilişkin verilen karar kesinleştiğinden, takip kesinleşmeden taşınmaz üzerine haciz konularak yapılan ihalenin de feshine karar verilmesi gerektiği-
Takip muvakkaten durdurulmadığına göre, mahkemece, İİK'nun 169/a-6. maddesi uyarınca, alacaklının tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, borçlu aleyhine asıl alacağın %20'si oranında inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İcra mahkemesince «icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisizliğine» dair verdiği kararın kesinleşmesi üzerine, alacaklının on günlük (şimdi HMK. gereğince "iki haftalık" ) hak düşürücü süre geçtikten sonra «icra dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesini» istemiş olması halinde, «önceki (yetkisiz icra dairesindeki takibin) açılmamış sayılacağı»-
Ciro yoluyla senet alacaklısı olan cirantanın senet borçlusuyla doğrudan ilişkisinin bulunmadığı, bu nedenle senetteki imzanın borçluya ait olup olmadığını bilemeyeceği dikkate alınmadan imza itirazından dolayı senet alacaklısı ciranta hakkında tazminat ve para cezasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Kira sözleşmesinden kaynaklanan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkin davanın sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Ticari vekilin vekaletnamesinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi varsa asil adına çek tanzim edebileceği- Çekin "vekaleten" imzalandığı yazılmasa da, vekalet verenin, vekil tarafından imzalanan çekten dolayı sorumlu olduğu- Sözlü olarak yetkilendirilme yapılmasının ise mümkün olmadığı-
Keşideci şirketin, tek imza ile düzenlenmiş olan çeklerden sorumlu olmayacağı; mahkemece “tek imza ile çek düzenlenmesi yönünde ticari bir teamül oluştuğu” gerekçesiyle, çeklerin bedelinden şirketin sorumlu tutulamayacağı-
Mahkemece takip kesinleştikten sonra, borçlunun ölüm tarihinden önce haciz konulduğundan alacaklının şikayetinin kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Ticaret sicilinden silinmekle tüzel kişiliği sona ermiş ve hukuk aleminden silinmiş olan şirketin, haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsilinin hukuken olanaklı olmadığı, bunun sonucu olarak, münfesih şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, hukuki işlem tesis edilemeyeceği, tesis edilen işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı, hukuki sonuç doğurmayan diğer bir ifadeyle hukuk düzeninde varlık kazanmayan işlemlerin, herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesinin de söz konusu olamayacağı hususları dikkate alındığında, tüzel kişiliği sonra eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanabilme ehliyeti son bulacağından, yargı merciileri nezdinde temsil edilmesi ve yargılamaya taraf olmasının da mümkün olamayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.