Somut olayda hasar talebi maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklansa da, zararda suç teşkil eden eylemin TCK’nun 179. maddesinde öngörülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu ve takibe bağlı alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin bu maddede öngörülen suç nedeniyle sekiz yıl olduğu, ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davanın da zamanaşımına uğramadığı, mahkemece zamanaşımına ilişkin kurallar yerine hak düşürücü süreye ilişkin açıklamalar yapılmak suretiyle esasa yönelik olarak karar verilmiş olması doğru değil ise de; ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alındığında netice olarak esas yönünden inceleme yapılmasının doğru olduğu- Somut olay bakımından itiraz ile takip durduğundan zamanaşımı süresinin de durmuş olduğunun kabulünün gerektiği, eş söyleyişle borçlunun itirazı ile itirazın iptali davası arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinin kabulü ile alacaklıya tanınan bir yıllık hak düşürücü sürede itirazın iptali dava açma hakkını ortadan kaldırdığından bu süre içinde zamanaşımının işlemeyeceğinden direnme kararının bu gerekçelerle uygun bulunmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Borçlunun, hakkında ihtiyati tedbir kararı bulunduğuna dair iddiasının, İİK. 60/3. maddesinde belirtildiği gibi alacaklının takip hakkına ilişkin itiraz olup, bu itirazın İİK.'nun 62. maddesi uyarınca icra dairesine bildirilmesinin doğru olduğu-
Davalı borçlu ile 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle davalı 3. kişiler vekilinin yetki itirazının HMK'nin 60. maddesi gereğince borçlu açısından da hüküm ifade edeceği-
Sulh hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulandığından yetki itirazının ilk oturuma kadar yapılması mümkündür. Bu nedenle davalı vekilinin 11.03.2009 havale tarihli cevap dilekçesiyle yaptığı yetki itirazı davanın ilk oturumundan önce yapıldığından süresindedir. Kural olarak HUMK.’ nun 9. maddesi uyarınca davanın davalının ikametgâhı mahkemesinde açılması gerekir.-
HMK.'nun 6 ve 15/1. maddesi gereğince dava yetkisiz mahkemede açılmakla birlikte, yetki itirazında davalı vekilinin yanlış mahkemeyi yetkili göstermesi nedeniyle seçim hakkı davacıya geçtiğinden mahkemece yetki itirazının reddine karar verilmiş olmasının sonucu itibariyle doğru olduğu-
Menfi tespit ve istirdat davalarının takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Y.in kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği, hakimin doğrudan (re'sen) yetkisizlik kararı veremeyeceği-
"Yetki itirazı" bir ilk itiraz olduğuna göre, yetki itirazının, artık, HMK. mad. 117/3 uyarınca bir "ön sorun" olarak incelenmesi gerektiği-
9. HD. 05.06.2018 T. E: 3482, K: 12694-
Davalı borçlu, aleyhindeki icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz etmiştir. Davacı vekili, borçlunun yetkili olduğunu bildirdiği yerde dava açmak suretiyle zımnen borçlunun bildirdiği yerin yetkili olduğunu kabul metmiş sayılır. Kural olarak icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz edilmesi durumunda, İİK’nun 50. maddesi uyarınca mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekir. Mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmamışsa da, yukarda belirtildiği gibi davacı vekilinin, davalının gösterdiği icra dairesinin yetkisini zımnen kabul etmiş sayılacağından, bu icra dairesince yeni bir ödeme emri çıkarılması ve itiraz halinde ona karşı itirazın iptali davası açması gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.