İptal davalarının önkoşulu olan aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulabileceği- Borçlu şirketin kiracı olarak bulunduğu işyerinden ayrılması sebebiyle bu işyerinde haczin yapılamadığı ve yapılan diğer haczin de dava konusu alacak ile ilgisiz olduğu anlaşıldığından, borçlu hakkında düzenlenmiş kesin aciz belgesi ya da geçici aciz belgesi yerine geçen haciz tutanağı bulunmadığından, "dava şartının gerçekleşmediği" düşünülerek iptal davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ne dava dilekçesinde ve ne de haciz tutanağında haciz uygulanan taşınırların değerin belirtilmemiş olması halinde, dava konusu hacizli malların dava tarihi itibariyle değerlerinin uzman bilirkişi aracılığıyla saptanması gerekeceği- Haczedilen 2 adet ineğin davacıya (borçlunun babasına) ait olduğu kabul edilmekle birlikte, 2 adet yavrunun durumu açıklığa kavuşturulmamış olup, davacı bu yavruların dana olduğunu ileri sürdüğünden, bu iki yavrunun, davacıya ait olduğu kabul edilen 2 ineğin yavrusu olduğu kabul edilirse, haczedilen 2 yavru yönünden de davanın kabulü gerekeceği-
Kiracının iflası veya icra takibine uğraması halinde, “finansal kiralama konusu malların takip dışında tutulmasına veya iflasta tefrikine” ilgili memurca karar verileceği, bu karara karşı 7 gün içinde icra mahkemesi nezdinde şikayette bulunulabileceği-
26.12.2003 tarihinden önce verilen kredi borçlarına ilişkin takiplerde davacı bankanın -5411 s. Bankacılık Yasasının geçici 13.maddesi gereğince- aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunmadığı, bu tarihten sonraki borçlar için ise 25.3.2011 ve 13.4.2011 tarihli haciz tutanakların, İİK. mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinden bulunduğu- İpotek miktarının takip konusu borcu karşılamamış olduğu, iptali istenen tasarrufların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerleri arasında misli fark bulunduğu, davalı 3. kişinin borçluların durumunu ve amacını bilebilecek (aynı gün üç taşınmazın satılması, davalıların aynı yer nüfusuna kayıtlı olması) kişilerden olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufların İİK. mad. 278/3-2 ve 280/1 gereğince iptale tabi olduğu-
Borçlunun istihkak iddiasında bulunabilirse de, istihkak davası açma hakkı bulunmadığı (İstihkak davasının “alacaklı” ya da “malı haksız olarak haczedilen 3.kişi” tarafından açılabileceği)-
Temerrüt gerçekleştikten sonra icra dairesinde ödeme taahhüdünde bulunulmuş olmasının, kiranın yenilendiği anlamına gelmeyeceği, öte yandan ödeme emrinde 30 gün içerisinde borcun ödenmemesi halinde icra mahkemesinde tahliye davası açılabileceği ihtarının yer aldığı, bu ihtar sonrasında İİK.nun 269/a maddesi uyarınca icra mahkemesinde, temerrüt nedeniyle tahliye davası açıldığı, bu durumda geçerli bir tahliye ihtarından sonra ödeme emrinde verilen yasal 30 günlük süre içerisinde borç ödenmediğinden, davalının temerrüdünün gerçekleştiğinin kabulü gerekeceği, mahkemece bu nedenle davanın kabulü ile kiralanın tahliyesine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla, üçüncü kişilerle yaptığı muvazaalı işlemlerin, iyiniyetli alacaklıların haklarını ihlal etmeyeceği (onlara karşı hüküm ifade etmeyeceği)-
İhtiyati hacze itiraz eden Ltd. Şti. vekilinin itirazında ihtiyati haciz kararını icra takibinde ödeme emrinin tebliğ edilmesiyle öğrendiklerini beyan ettiği, icra dosyasında ödeme emrinin mümeyyiz itiraz edene tebliğ edildiğine dair tebligat bulunsa da, tebligatın incelenmesinde tebliğin şirket yetkilisine yapılmadığının, tebellüğ eden kişinin şirket çalışanı olmadığının, buna göre tebligatın 7201 Sayılı Tebligat Kanun’un 12. ve 13. maddelerine göre usulüne uygun yapılmadığının anlaşıldığı, bu halde, ihtiyati haciz kararını öğrendiğini savunan itiraz edenin beyanına itibar edilerek, itirazın süresinde olduğunun kabul edilmesinin gerekeceği-
Yerel mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ve dosyada bulunan tüm deliller dikkate alınarak, dava konusu haciz tutanağı incelenmek suretiyle davaya konu menkullerle ilgili bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.