Türk Medeni Kanunu’nun 411 ve 412.maddelerindeki yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu kabul edildiği; Alman mahkemesi tarafından verilen vesâyet kararının; vesâyet altına almanın, Almanya’daki hukuki menfaatlerini koruyacağı gibi bu kararın Türk mahkemeleri tarafından tanınması ile de Türkiye'deki menfaatlerini koruyacağı-
Anayasa’nın 38. maddesine 4709 sayılı Yasanın 15. maddesi ile eklenen 8 fıkrasına göre; «yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün yerine getirilememesi» nedeniyle kimsenin özgürlüğünden alıkonamayacağı, alacaklının onayıyla karşılaştırılan ödeme koşulunun icap ve kabulle oluşan bir sözleşme olup, bu ödeme koşuluna borçlu tarafından haklı bir neden olmaksızın uyulmamasının, İİK’nun 340. maddesinde düzenlenen ve yaptırımı özgürlüğü bağlayıcı ceza olan suçu oluşturacağı, İİK’nun 340. maddesindeki «makul sebep» «yerine getirememe» kavramından daha dar bir anlam taşıdığından; «sanığın borcunu hangi nedenle veya nedenlerle yerine getiremediği» araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Çocuklarla velayet sorumluluğuna sahip kişiler arasında çıkar çatışmasının söz konusu olması halinde, çocuklara adli merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda bir temsilci atanması gerekeceği-
İİK. 338/1. maddesinde öngörülen 'gerçeğe aykırı mal beyanında bulunma' suçunun, Anayasanın 38/VIII fıkrasına eklenen 'hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz' şeklindeki kuralın kapsamına girmediği–
MK'nın 471. maddesine göre özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet halinde vesayet hapis halinin sona ermesine kadar devam edeceği, Borçlar Kanununun 35 ve 397. maddeleri hükümlerine göre aksi sözleşmeden veya işin niteliğinden anlaşılmadıkça vekaletin, gerek vekilin gerekse müvekkilin ehliyetinin ortadan kalkması ile son bulması gerekeceği-
Davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilmesi için, öncelikle davanın taraflarının usulüne uygun şekilde duruşmaya davet edilmelerinin gerektiği, usulüne uygun şekilde davet edildikleri hâlde, tarafların duruşmaya gelmemeleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirmeleri hâlinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği- Dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği tarihten itibaren üç aylık süre geçmesine rağmen yenilenmesi talep edilmeyen dava, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılacak ve mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek kayıtların kapatılacağı- Çıkarılan tebligatın, üzerinde yer alan mernis adresinin altında el yazısı ile “Diğer adres: M..... K1 Tipi Ceza İnfaz Kurumu BOLU” yazılmışsa da duruşma gününün davacıya (mernis) ev adresinde tebliğ edilmesi nedeniyle tebligatın usulsüz olduğu; bu nedenle davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği-
Davayı kabul etme yetkisinin ancak kendisine karşı dava açılmış olan kişiye yani davalıya ait olduğu- Dava ehliyeti olmayan davalıya karşı veya onun tarafından yapılan usul işlemlerinin geçersiz olduğu, ancak kanuni temsilcinin davalıya karşı veya onun tarafından yapılan işlemlere icazet verebileceği, davaya kabul beyanının aynı zamanda vesayet makamının iznini gerektireceği- İlk derece mahkemesi kararının, bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık; vesayet konusunda karar vermenin Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, Alman mahkemesi tarafından Türk milli hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuka ve ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile bir alakası bulunmadığı, 1905 tarihli 'Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesi'nin 3. Ve 7. maddelerine göre; kural olarak milli hukukun ve milli Devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer ( Almanya ) makamları da, ilgilinin milli hukukuna ( Türk Hukukuna ) veya bulunma yeri hukukuna ( Alman Hukukuna ) göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğü, açıklanan tüm bu nedenlerle dava, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin olduğuna göre davanın kabulü gerekeceği-
Davalıya dava dilekçesi ve duruşma günü cezaevinde bizzat tebliğ edilmiş olup, davalının 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve onanarak kesinleştiği bilinerek, dava tarihi itibariyle ilamın infazına başlanılarak davalının kısıtlanmasına karar verilmiş olup, şahsın vasi tayinine karar verildiğinden dava dilekçesi ve duruşma günü, davalıya yöntemince tebliğ edilerek savunma hakkı verilmek suretiyle göstereceği deliller ve savunması çerçevesinde yapılacak yargılama sonucunda bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının, özgürlüğü bağlayıcı ceza sebebiyle kısıtlandığının belirlenmesi halinde gerekçeli kararın ''vasisine'', kısıtlanmadığının belirlenmesi halinde ise, ''davalıya'' usulünce tebliğ edilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor