Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği; bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan, tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde, olayın özelliğine göre hakimin MK'nın 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceğinden (İçt. Bir. K. 30.09.1988 T. 2/2) ve Koop. K.'nun mad. 42/6 gereğince; kooperatif defter, belge, genel kurul ve yönetim kurulu kararları toplanıp üzerinde bilirkişi tarafından inceleme yaptırılıp, açıklamalı, denetime elverişli rapor aldırılıp, sonucuna göre tapu iptali ve tescil davası hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Trafik kazası sonucu araçta meydana gelen hasar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin açılan davada, kusur oranlarının tespiti için trafik polis memuru bilirkişiden aldırılan 05/11/2012 tarihli rapora göre; davalı şirketin gerekli işaretlemeleri yapmadan yolu trafiğe kapatarak kazaya sebep olduğu anlaşıldığından kazanın oluşumunda %80 oranında, karşı araç sürücüsü ...'nun yolun sağ kenarında bulunan “Dur” işaret levhasını dikkate almayarak yola çıktığından %20 oranında kusurlu, davacıya ait araç sürücüsü ...'nun ise kusursuz olduğunun belirlendiği- Taraf vekillerinin itirazı üzerine İTÜ Makine Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan kusur uzmanı bilirkişi heyetinden aldırılan 18/03/2013 tarihli raporda da bu görüşe iştirak edilmiş; belirlenen kusur oranları mahkemece kabul görerek hükme esas alındığı- Aynı kazaya ilişkin her iki dosyada kusur konusunda aldırılan bilirkişi raporları tamamıyla birbirinden farklı olup bu farklılık nedeniyle ortaya çıkan çelişkinin giderilmesi gerektiğinden, eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru olmadığı- Tarafların davaya konu trafik kazasındaki kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi'ne gönderilerek tüm dosya kapsamına göre kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporları ve diğer tüm delillerin irdelendiği ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınması ve daha önce alınan raporlar arasındaki çelişki giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki alacak davası-
Taraflar arasındaki alacak, ihraç kararının iptali davaları-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde davacı tarafından adına tescil isteminde bulunulan payın kime ait olacağı hususunda sözleşmede açık bir hüküm bulunmadığında bu durumun sözleşmede imzası bulunan tüm arsa sahiplerinin menfaatini ilgilendireceği ve tüm imza sahiplerinin davaya katılımının sağlanması gerektiği-
Davalıya kiralanan 11 ve 12 nolu dairelerin erken tahliye edilmesi nedeniyle yoksun kalınan kira alacağı, mobilyalı kiralanan daire için eşya bedeli ve aidat alacağı istemi-
Asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız davalar olup, birden fazla uyuşmazlığın tek dosya üzerinden çözüme kavuşturulması ve dosyaların birleştirilmiş olması, temelde bu davaların bağımsız birer dosya olma özelliğini ortadan kaldırmayacak, her bir dava müstakil dava olma özelliklerini koruyacağından asıl dava hakkında karar verilirken, birleşen dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
Borçlunun, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebileceği (İİK. mad. 71/1)- İtfa itirazının, İİK.nun 71/1. maddesinde açıklanan nitelikte bir belge veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanmasının zorunlu olduğu- Alacaklının, tasfiye sözleşmesi yapıldığına dair kabul beyanı bulunmamakta ise de, borçlunun dava dilekçesinde, ibra sözleşmesinin maddelerine atıfta bulunduğu, dilekçenin deliller kısmında ve temyiz dilekçesinde yine bila tarihli tasfiye ve ibra sözleşmesine dayandığı görüldüğünden, uyuşmazlığın çözümünde görevli olan icra mahkemesince, tarafların beyan ve belgeleri sorularak, tarafların gösterdikleri deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, ihtilafın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu, uyuşmazlığın icra hukuk mahkemesinde incelenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Davanın 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın sözkonusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa'nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında da dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren Tarife'ye dayalı olarak gider avansının ödenmesinin istenemeyeceği, masrafa gerek olması halinde dahi HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiğinden mahkemece, bu hususların gözardı edilerek dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı kiracı tarafından yapılan ödemeler açıklamasız olmakla birlikte, mahkemece kira sözleşmesi başlangıcından itibaren tüm hesap ekstresi celp edilerek ödenmeyen kira alacağının belirlenmesi gerekirken kiracı tarafından açıklama bulunmaksızın bankaya yapılan ödemelerinin talep edilen kira alacağından mahsup edilerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğu- Bir yıl süreli kira sözleşmesinde"kiracı kiralananı tahliye etmek isterse bir ay önceden haber vermek zorundadır" hükmüne yer almakta olup, kiracının bu ihbar şartına uymadan taşınmazı tahliye ettiği anlaşıldığından, TBK. mad. 325 ve kira sözleşmesinde makul sürenin “bir ay” olarak kararlaştırmış olması gözetilerek, tahliye tarihinden itibaren sözleşmede kararlaştırılan bir aylık feshi ihbar süresinin yeniden kiraya vermek için gereken makul süre kabul edilerek davalı kiracının bir aylık makul süre kirasından sorumlu tutulması gerektiği, bilirkişi raporu ile makul sürenin belirlenerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Depozito bedelinin alacaktan mahsubu talep edildiğinden, mahkemece kira, aidat alacağı ve makul süre kira alacağı hesaplanıp bu toplam alacaktan depozito bedelinin mahsup edilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.