Her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunmasının zorunlu olduğu- Davanın sağ kalan eş tarafından açıldığı, miras bırakanın veraset ilamına göre sağ kalan eşin miras payı 1/2 olduğu ve bu pay üzerinden, dava devam ederken ölen eşin mirasçıları olan davacıların mirasçılık belgesindeki miras payları oranında tapu iptali ve tescile hükmedilmesi ve kalan payların kayıt maliki olan davalı üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde HMK. mad. 297/2. hükmüne aykırı olarak, infazı mümkün olmayan şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Türk Medeni Kanununun 512/3. maddesi uyarınca mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olduğu, başka bir deyişle davacının temyiz eden K. ve M.'den saklı payını isteyebileceği ve bunlar yönünden davaya tenkis davası olarak devam edilmesi gerektiği-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin, 'taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akit' olduğu; başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerinden olduğu- Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girdiği- Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu olmadığı- Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olmayacağı-
Somut olayda, murisin, parasını ödeyerek, üçüncü şahıstan yaklaşık 40 yıl önce aldığı taşınmazların sicilinin davalı erkek çocuk adına oluşturulduğunun ileri sürüldüğü, bu iddiaya göre, tapudaki temlikte üçüncü kişi durumundaki murisi, yorum yoluyla, taraf durumuna getirmek suretiyle değinilen inancın uygulama yerinin bulunmadığının kabulünün icap edeceği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun kararlarının ve Dairenin uygulamalarının da bu yönde olduğu-
Mirasbırakan babası Beyhan Kuzulu’nun maliki olduğu 653, 657 ve 658 parsel sayılı taşınmazları ara malikler kullanarak, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle, davalı eşine devrettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras bırakan adına tesciline, taşınmazların üçüncü kişilere devredilmesi halinde bedele-
Vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında; sözleşme yapan 3.kişi iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olacağı ve vekil edeni bağlayacağı- Vekil, vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalıp, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkisi olmayacağı-
Terekenin «aktif» ve «pasifi»ne nelerin girdiği–
Tenkis davalarında bir yıllık hak düşürücü sürenin, saklı paylı mirasçının (davacının), bu payının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren başladığı- Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davada, vasiyetnameyi ve buna bağlı olarak saklı paylarının zedelendiğini öğrenen davacıların 1 yıllık hak düşürücüde tensik davası açtıkları anlaşıldığından, tenkis davasının hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilemeyeceği-
Vasiyetnamenin yasa gereği tenkise tabi olduğu-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği -
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.