Dava konusu taşınmazların aynı vergi kaydı uygulanmak suretiyle ve zilyetliğe dayalı olarak yapılan kadastro tespitlerinin 02.04.1999 tarihinde kesinleştiği, bazı davalıların tespitten sonraki satış yoluyla gerçekleşen el değişiklikleri neticesinde malik oldukları; mahkemece yerinde yapılan uygulamalar sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli taşınmazların özellikleri ve nitelikleri itibariyle 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 16/C maddesi kapsamında devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden oldukları; 87 sayılı parselin ise, özel mülkiyete konu teşkil edebilecek tarla ve zeytinlik vasfında olup, zilyetlikle iktisap koşullarının da oluştuğu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmek ve benimsenmek suretiyle anılan taşınmazlar bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik olmadığı-
7. HD. 03.11.2021 T. E: 706, K: 2624-
Ana parselden ayrılan ve parselle herhangi bir bağı kalmayan taşınmaz bölümlerinin aynı ada ve parselle işlem görmeleri olanaklı bulunmadığından, böyle durumlarda kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün, aynı adanın son parsel numarasıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, kalan bir parça kısmın ise, aynı ada ve parsel numarası ile kayıt maliki üzerinde bırakılmasına, şayet tesciline karar verilen taşınmaz ana parselin ikiden fazla parçaya bölünmesine neden oluyorsa, bu taktirde kayıt maliki üzerinde kalan diğer parça içinde aynı adanın son parseliyle kayıt maliki adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekeceği-
Yönetsel makam tarafından alınan; kişinin mülkiyet hakkını sınırlayıcı, tasarrufunu önleyici nitelikteki önleme kararının infazı ve Hazine temsilcisine teslimi suretiyle Hazinenin muaraza (sataşma) ortaya çıkardığı, bu durumda yapılan müdahalenin ve çıkarılan muarazanın (sataşmanın) haklı olduğunu söyleyebilme olanağının bulunmadığı-
Sahipsiz ve kamuya ait mallar üzerinde, özel mülkiyet kuralları yürümeyeceği, alınıp satılamayacakları, zamanaşımı ile kazanılamayacakları, karasuları, kıyılar, kumluk, çakıllık, taşlık, kayalık yerlerin de-nizlerin uzantısı olduğu, bu gibi yerler için alınan tapu kayıtlarının hukuken değer taşımayacağı (D.lerin kara sularının da, devletin hü-kümranlık sahasına girdikleri, buralardan yararlanılmasının da kamuya ait olduğu, kıyıların, kumlukların, çakıllıkların, taşlıkların, kayalıkların denizlerin devamı olduğu)-
Devlet ormanından izinsiz ağaç kesmeden kaynaklanan tazminat istemi-
Aleyhine geçit tesisi istenen taşınmazın malikinin kamu tüzel kişisi olmasına rağmen taşınmaz özel mülkiyete konu bir yer ise geçit tesisine karar verilmesi gerekeceği-
Nizalı suyun genel sulardan olduğunun anlaşılması halinde, öteden beri kullanma şekli ve davalı köyün içme suyuna ihtiyacı olup olmadığı hususları araştırılıp, içme suyunun da, kullanma suyuna göre ayrı bir önceliğinin bulunduğu hususu da gözönüne alınarak karar verilmesi gerekeceği-
HMK. mad. 187/2 gereği maruf ve meşhur olan hususların münazaalı sayılmayacağı ,davalı taşınmazın bulunduğu Tekir Yaylasının sadece bölge halkı tarafından bilinen bir yer değil herkesin bildiği tanıdığı yurt genelinde maruf olan bir yer olduğu, sonradan yaygın bir yapılaşma sonucu yerleşme alanı haline getirilen bu yerin “yayla” olma özelliğini kaybetmeyeceği-
Kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılmasının mümkün olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.