Dava konusu taşınmazın, 6292 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca Hazineye ait satış yetkisini de içeren şekilde Beykoz Belediyesine devredildiği sabit olduğu ve Belediye Encümen kararıyla bu taşınmazların kullanıcılarına satışına karar verildiğine göre, Hazine tarafından yapılan bu mülkiyet devrinin gerçek kişilere yapılan satış işlemi gibi düşünülmemesi gerektiğinden 2/B olarak tapuya kayıt ve tescil istemli davaların Hazine'ye aleyhine açılamayacağı-
TMK. mad. 702 son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebileceği ve ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılmasının da mümkün olduğu- HMK. geçici birinci maddesi gereğince kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekeceği- Tapu sicilinin düzeltilmesi işlemlerinde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılması ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması gerektiği- Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiği- Tapu müdürlüğünün ilgili sıfatıyla yasal hasım olmasından dolayı yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiği-
Yargıtay’ın vakıf şerhleri ile ilgili olarak kararlılık kazanmış uygulamasında, 5304 Sayılı Kanun’un geçmişe yürürlülük konusunda açık bir hüküm taşımaması ve istisnalardan her hangi birinin de söz konusu olmaması karşısında, 5304 sayılı Kanunun 11. maddesinin geçmişe etkili olmayacağı-
Uyuşmazlık kadastro çalışmalarında “ham toprak” niteliğiyle Hazine adına tespit edilen taşınmazda davacı yararına TMK.’nun 713/1. maddesi uyarınca, zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinde toplanmaktadır. Öncelikle dava konusu taşınmazın özelliği nedeni ile mera araştırmasının yapılması, öte yandan parselin bir tarafı dere olup çekişmeli parselin derenin etki alanında bulunup bulunmadığının bilirkişiler vasıtası ile incelenmesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar ihmal edilerek oluşturulan kararın hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Kural olarak, dere yataklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılmasının mümkün bulunmadığı, ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yerin, koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabileceği, bu nedenle, taşınmazların çevresinde bulunan dereler gözetilerek, uzman bilirkişi jeoloji mühendisinin keşifte dinlenilmesi, dava konusu yerlerin dereden elde edilen ya da etki alanında kalan yerlerden olup olmadığının, derelerin aktif niteliğinde bulunup bulunmadıklarının, dereyle aralarındaki kot farkının saptanmasının ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tapuda kayıtlı taşınmazların, Medeni Yasa'nın 713. maddesi hükmüne göre zilyetlik nedenine dayalı olarak tescili mümkün olmadığı gibi, davacı şirketin 1984 yılında çekişmeli yere şantiye binası ve müştemilatını yapması, keşif günü itibariyle terk edilmiş olsa da halen bu tesislerin zeminde bulunması, taşınmaza toprak çekip dolgu yapma faaliyeti imar ve ihya faaliyeti, üzerine depo, yatakhane ve yemekhane gibi binalar yapmak suretiyle kullanılması ise taşınmazın ekonomik amacına uygun zilyetlik olarak kabul edilemeyeceği; parselin dava konusu edilen bölümünün Hazine'den; satın alınması için davacı şirket yetkilisinin yaptığı başvuru, davacı şirket tarafından taşınmaz mülkiyetinin Hazine'ye ait olduğu ve taşınmazın malik sıfatıyla zilyet edilmediğinin kabulü anlamına geleceğinden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçılarının isteyebilecekleri, bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi birinin de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebileceği, ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılmasının da mümkün olduğu, böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisinin olduğu-
Komşu taşınmazlara uygulanan kayıtların malik olarak davacı ile hukuki ilişkisinin tesbiti, kayıtların nizalı taşınmaz yönünü mer'a okuyan sınırlarında ve çevresinde dava tarihinde veya öncesinde eylemli mer'anın bulunup bulunmadığı, dava konusu parsel ile ilgili olarak davacının bu taşınmazda satınalma veya irsen intikal yoluyla zilyetliğinin bulunup bulunmadığı ve davacı ile önceki zilyetler yönünden zilyetlik süreleri de araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Ölü kişiye karşı dava açılamayacağı ve ölü kişi adına aynı zamanda iptal ve tescile karar verilemeyeceği- Ölenin mirasçılarının sonradan davaya dahil edilmek suretiyle de taraf teşkili sağlanamayacağı ve bu şekilde taraf teşkili sağlanan davaya devam edilemeyeceği, ölü kişilere karşı açılan davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Kamulaştırma hukuki yararına dayalı muhdesatın tespiti isteğine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın hangi tarihte kadastro çalışmasının kesinleştiği ve muhdesatın bu tarihten önce mi sonra mı yapıldığı hususları açıklığa kavuşturulmamış olup taşınmazın tamamının kamulaştırma alanından etkilendiği bildirilmişse de, bilirkişi raporları da bu konuda denetime elverişli olmadığı- Mahkemece; davaya konu taşınmazın tedavüllü tüm kayıt ve belgeleri ile kadastro tutanağı dosya arasına alınarak, kamulaştırma ile ilgili kayıt ve belgeleriyle kamulaştırma haritası getirtilip taşınmaz başında uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılması, fen bilirkişi eliyle kadastro paftası ve kamulaştırma haritası ölçekleri eşitlenerek zemine uygulanması, bu yolla muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın gerçekten kamulaştırma alanı içinde kalıp kalmadığının, davacı tarafın tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının belirlenmesi, bu hususları gösterir denetime elverişli rapor alınması gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.