Fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden, davacı-karşı davalı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını ve hangi genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından fazla çalışma ve genel tatil alacakları belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilebileceği - Kıdem, yıllık izin ücreti, ücret alacakları bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacı-karşı davalı çalışma süresini, ne kadar yıllık izin kullandığını, en son ödenen ücreti ve alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebildiği, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğundan kıdem, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği-
Borçlu adresinde hacizlerin yapıldığı ve hacze kabil mal bulunmadığından haciz tutanaklarının İİK'nun 105. madde anlamında aciz belgesi niteliğinden olduğu- Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıya borçlunun bir başkasından olan para alacağını temlik etmesinin ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu- TBK. mad. 638 gereğince, bir ortağın şahsi alacaklısının , ancak ortağa düşecek tasfiye payına yada kar payına başvurabileceği- İptali istenilen temliknamedeki alacağın ortaklığa ait iş nedeni ile yapılan hakedişlerden gelecek paranın temliki olduğu yani, temlik konusu ortaklığa ait alacak olup borçlunun bu alacak üzerinde bir tasarruf yapma hakkı da bulunmadığından, borçlu tarafından açılan tasfiye davası mahkemece red edilerek kesinleşmiş ve davacı alacaklı tarafından açılmış ortaklığın feshi davası da bulunmadığından, dava konusu olayda tasarrufun iptali davasının amacını gerçekleştirmeye yönelik olarak, borçlunun haczi kabil ve paraya çevirmeye uygun bir hakkı yani alacaklının alacağını tahsile imkan sağlayacak bir hakkın varlığı henüz söz konusu olmadığından davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulü halinde tasarrufların dava dayanağı takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olacak şekilde iptaline karar verilebileceği, bu alacağa faiz yürütülmesinin söz konusu olmadığı-
İhraç kararının iptali davasında davacıların mecburi dava arkadaşı olmadığı ve bu nedenle davaların ayrı ayrı görülmesinde doğru sonuca ulaşmak için zorunluluk olduğu, davaların tefrik edilerek ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılması gerektiği Mahkemece davacılardan talep edilen alacakların dayanakları belirlenip bu alacakların dayandığı genel kurulların iptal edilip edilmediği tespit edilmesi, kooperatif kayıtlarında görünen alacakların ve ihtarların ayrı ayrı karşılaştırılıp ihtarnamedeki alacak miktarlarının gerçek alacak miktarlarını yansıtıp yansıtmadığı ve her iki ihtarnamelerde istenen alacak miktarlarının aynı olup olmadığı belirlendikten sonra sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Eser sözleşmelerinde feshin geriye etkili sonuç doğuracağı ve dönme halinde, sözleşmenin, geçmişe etkili olarak son bulacağı, yani, sözleşmenin yapıldığı andaki duruma dönüleceği, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 s. BK. 108/1 gereğince sözleşmeden dönme halinde tarafların, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceği Yükleniciye devredilen pay, avans niteliğinde olduğundan yüklenicinin edimini yerine getirmediği durumlarda ondan pay devralan üçüncü kişilerin hak sahibi olmalarının mümkün olmadığı, böyle bir durumda üçüncü kişilerin TMK. 1023’deki iyiniyet kuralından faydalanamayacağı, yüklenicinin edimini tam ve yasal olarak yerine getirmediğinden MK. 1024’ye göre yükleniciden pay satın alan kişilerin bu alımlarının korunmasının mümkün olmadığı, geriye fesih koşullarının oluşması halinde bu nedenle davalı üçüncü kişiler adlarına kayıtlı olan tapu paylarının da iptal edilerek davacı arsa sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekeceği, mahkemece, konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, davacılar ile yüklenici sözleşmeye ve onaylı projesine göre inşaatın hangi seviyede olduğu, yüklenicinin edimini önemli oranda yerine getirip getirmediği, yüklenici temerrüdünün oluşup oluşmadığı belirlenerek, sonucuna göre sözleşmenin geriye etkili feshi isteminin karara bağlanması, geriye etkili fesih isteminin kabulüne karar verilmesi halinde, yüklenicinin avans olarak devraldığı arsa payını, arsa sahibi davacılara geri vermesi gerektiğinden, yükleniciden şahsi hakkı temlik almak suretiyle bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişi davalıların yüklenicinin edimini yerine getirmesi halinde hak sahibi olacağından, iyiniyetinin korunmayacağı gözetilerek, davacıların tapu iptal ve tescil istemlerinin karara bağlanması, geriye etkili fesih koşulları oluşmadığında ise tapu iptal ve tescil istemlerinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekeceği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs.nin araştırılması gerekeceği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi gerekeceği, öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de takdir olunması gerekeceği-
Aciz belgesinin yargılamanın her aşamasında ve hatta istinaf ve temyiz aşamalarında dahi tamamlanabilecek bir ön koşul olduğu; dolayısıyla 'aciz belgesinin bulunmadığı' gerekçesiyle, davanın hemen reddine karar verilmeyip, davacıya bu dava şartı eksikliğini tamamlaması için süre tanınması gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının bir diğer ön koşulunun 'davacının borçludaki alacağının gerçek olması' olduğu; takibin kesinleşmiş olmasının 'alacağın gerçek olduğu' anlamına gelmeyeceği-
HMK'nın 165. maddesine göre bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına kadar yargılama bekletilebileceği-
Sıra cetveline yönelik itiraz ve şikayetin, sırasına itiraz edilen alacaklı yerine borçlu hasım gösterilerek, karara bağlanamayacağı-
Gerek takip konusu çekin keşide ve ibraz tarihleri gerekse borçlu ile davacı arasında borcun dayanağına ilişkin temel borç ilişkisinin bulunmadığını taraflarca dile getirilmesi ve icra hukuk mahkemesi ilamı ile dava konusu icra takibi hakkında zamanaşımı nedeniyle "icranın geri bırakılması"na karar verilmiş olması karşısında, esas dava yönünden dava koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı ile davalı borçlu ve dava dışı kişi arasında takip konusu çekle ilgili temel ilişki bulunmadığı,takip konusu çeklerin ibraz tarihi itibarıyla borcun iptali istenen tasarruftan sonra doğduğu anlaşıldığından davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davacılar ile davalı borçlu arasında takip konusu çeklere ilişkin temel ilişkinin varlığı ileri sürülmediği gibi, takip konusu çeklerin tasarruftan önce verildiği yani vadeli düzenlendiği yönünde de davacılar tarafından ileri sürülmüş bir iddia bulunmadığı-
1941 doğumlu ticaretle uğraşmayan ev hanımı borçlunun kiracısından 20.000,00 TL borç alıp senet vermesini gerektirecek hukuki ilişki net olarak ortaya konulmadığı gibi, hasta olduğu için ihtiyaç duyduğu ve bu nedenle borç aldığı iddiası inandırıcılıktan uzak olup, yargılama sırasında alacağın bu kez borçlunun damadına tahsil edilmemesi halinde rücu edilmeme koşulu ile temlik edilmesi de yaşam deneyimlerine aykırı olduğundan alacağın gerçek olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda "davalıların anne-kız olmaları nedeni ile aralarındaki tasarrufun bağış niteliğinde olduğu ve ivazlar arasında oransızlık olduğundan" bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.